Rûh deyince kalb ile beraber, insana ait olan rûh anlaşılır. Aklı kullanmak, düşünmek ve gülmek gibi şeyleri yapan bu rûhdur. Hayvanî rûhda iki kuvvet vardır. Birisi, Müdrike kuvveti, ikincisi hareket kuvvetidir. Müdrike kuvveti, idrâk edici, anlayıcı kuvvettir.

Bu anlamak da, iki yol ile olur: Zâhirî, görünen his organları ile olan anlama. Bâtınî, yani görünmiyen, iç organlarla olan anlama. Görünen his organları beştir. Birinci his organı, deridir. Deri ile sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk, yumuşaklık, sertlik gibi şeyler anlaşılır. Bir cisim deriye değince, hayvanî rûhu, bu şeyin sıcak olup olmadığını anlar. Bu duygu avuç içinde fazladır.

İkincisi, koku alma duygusudur. Burun ile olur. Üçüncüsü, tat alma duygusudur. Dildeki sinirlerle duyulur. Dördüncüsü işitmektir. Kulakdaki sinirlerle duyulur. Beşincisi görmektir. Gözdeki sinirlerle görülür.

Görünmiyen his organları da beştir: Birincisi, “müşterek histir” dir. Bu duygunun yeri, beynin önündedir. His organlarından beyindeki duygu merkezlerine gelen dış tesîrlerin hepsi, burada toplanır.

İkincisi, “Hayal”dir. Bunun yeri, beynin birinci boşluğunun önündedir. Müşterek histe toplanıp anlaşılan, his edilenler burada saklanır. Bir cisme bakınca, bu cism, müşterek histe duyulur. Bu cisim, göz önünden çekilince, müşterek histe his edilmesi kalmaz. Fakat, hayale gelen tesîri uzun zaman kalır. Hayal olmasaydı, herkes birbirini unutur, kimse kimseyi tanımazdı.

Üçüncüsü, “Vâhime”dir. His organları ile duyulamıyan, fakat duyulanlardan çıkarılabilen manaları anlar. Meselâ düşmanlık, doğruluk bir organla his edilmez. Fakat dost, düşman olan kimse görülür, his edilir.

Vâhime kuvveti olmasaydı, koyun, kurdun düşman olduğunu anlamaz, ondan kaçmazdı. Yavrusunu da korumazdı. Dördüncü kuvvet, “Hâfıza” dır. Vâhimenin anladığı manaları saklar. Beşinci kuvvet ile anlaşılan duyguları ve manaları karşılaşdırıp, yeni manalar elde edilir. Meselâ zümrüdden bir dağ düşünür. Şairlerde bu kuvvet fazladır.

İnsanlar ve hayvanlar, şehvet kuvvetleri ile, kendilerine tatlı gelen ve muhtac oldukları şeyleri isterler. Bunlara “hayvanî” kuvvet denir. Diğer bir kuvvette “Gadabî” kuvvettir. Bu kuvvet ile, kendilerine çirkin, zararlı olan şeyleri defederler, kovarlar.