İnsanoğlunun yaşayabilmesi, hayatiyetini devam ettirebilmesi için nefse ihtiyaç vardır. Fakat, nefis, kendi haline bırakıldığı zaman da zararlı olmaktadır. Allahü teâlâ bütün insanlara merhamet ederek, acıyarak, nefse hâkim olup, bu zararlı arzûlarını önlemeleri için, aklı da yarattı. Akıl, insan dimâgı vâsıtası ile, his uzvlarından, şeytândan ve nefisden kalbe gelen arzûları inceliyerek, iyilerini kötülerinden ayıran bir kuvvettir.

Allahü teâlâ, ayrıca Peygamberler göndererek, hangi şeylerin faydalı, iyi ve hangi şeylerin zararlı, fenâ olduklarını ve nefsin bütün arzûlarının kötü olduğunu bildirdi. Akıl, nefsin isteklerini, Peygamberlerin iyi dedikleri şeylerden ayırıp, kalbe bildirir, kalb de, aklın bildirdiğini ihtiyâr ederse, yani tercîh ederse, nefsin arzûlarını yapmağı irâde etmez. Yani dimâg, beyin vâsıtası ile, hareket uzvlarına bunu yaptırmaz.

Kalb, İslamiyetin iyi dediklerini, ihtiyâr ve irâde eder ve yaptırırsa, insan saadete kavuşur. Kalbin, iyiden, kötüden birini ihtiyâr ve irâde etmesine “Kesb” denir. İnsanın hareket organları, dimâgına, dimâg da kalbine tâbi’dir. Kalbin emrine uygun hareket ederler.

Kalb, dimâg vâsıtası ile his organlarından ve rûh vâsıtası ile taraf-ı ilâhîden ve akıldan, melekten, hâfızadan, nefisden ve şeytândan gelen tesîrlerin toplandığı bir merkezdir. Kalb, akla uyunca, nefsin yaratılmış olması, insanların sonsuz nimetlere kavuşmalarına mani olmaz. Kalbin nefse aldanmaması, ona uymaması, nefs ile “Cihâd-ı ekber” olur. Allahü teâlâ, cihâd edenlere,Cennette yüksek dereceler vereceğini bildiriyor. Nefis, insanların cihâd sevabına kavuşmalarına, meleklerden üstün olmalarına sebeb olmaktadır.

Kalb, ruh ile nefs arasındaki bir köprü gibidir. Marifetler, feyzler kalbe ruh vasıtası ile gelir. Kalb, his organlarına da bağlıdır. His organları, ne ile meşgul olursa, kalb ona bağlanır. İnsan güzel bir sey görünce, güzel bir ses duyunca, kalb bunlara bağlanır. Ruha veya nefse tatlı gelenleri sever. Bu sevgi insanın elinde olmaz. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey demektir. İnsan, çok defa hakiki güzelliği anlıyamaz.

Kalbi, nefsin elinden kurtarmak için, nefsi ezmek, kalbi kuvvetlendirmek gerekir. Bu da, Resulullaha uymakla olur. Kalbini, nefsinin pençesinden kurtaran kimse, bir evliyanın Resulullahın varisi, Allahın sevgili kulu olduğunu anlar. Allahı çok sevdiği için, Allahın sevdiğini de çok sever.