Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlânın, bir kuluna, sevdiği bir zatı tanıtması, en büyük nimettir. Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(Bu büyüklere muhabbetle elde edilen fayda, o kadar çoktur ki, bir Müslüman bin yıl yaşasa, her gecesi ve gündüzü ibadetle geçse, bu muhabbet sebebiyle elde ettiği faydayı elde edemez.)

Güneşin enerjisi altında, topraktan aldığı gıdalarla, tatlı, sulu, kokulu ve renkli bir karpuz teşekkül ediyor. Ama karpuzun bundan hiç haberi olmuyor. Dolayısıyla biz bilsek de, bilmesek de, bir olgunlaşma devresinde olduğumuz kesindir. Bunun en bariz neticesi, önce imanımızın muhafazası, sonra, ibadet yapabilmemizdir. Bu âhir zamanda namaz kılabilmek, haramlardan sakınmak kolay iş değildir. Bunu ancak imanı kuvvetli olanlar yapar.

Yine Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
(İnsan bağlı bulunduğu mürşidinin sözüne, emrine, (Niçin?) diyemez. Derse, her şeyi kaybeder. Hele itiraz etmek veya (Niçin?) demek büyük felaket olur. Bütün feyz kapıları kapanır. Çünkü onların sözlerinde, insan aklının eremeyeceği hikmetler vardır.)

Bir çobanla bir koyun arasındaki fark neyse, evliya zatla, sıradan bir Müslüman arasındaki fark da odur. Koyun, çobanın hâlinden ne anlar? O hâlde koyun çobanı gütmez, çobana tâbi olur.

Bir gün, Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretlerini ziyarete gelen çok zeki ve kabiliyetli biri, sohbet esnasında, (Efendim, benim mürşidim öyle olmalı ki, bana büyük bir hız, büyük bir enerji vermelidir) der. Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri, (Ne yapacaksın o enerjiyle?) buyurur. O kimse de, (İslam bayrağını Anadolu’ya, Avrupa’ya, Amerika’ya, Asya’ya dikeceğim) der. Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri de cevaben, (Çok yazık, demek ki sen mürşid-i kâmil aramıyorsun, merkep arıyorsun. Merkep niçin kullanılır? Ya üzerine binersin veya yükünü taşıtırsın. Mürşid aramaktan maksat, iradesini, onun iradesine teslim etmektir. Sen kendi iradeni yüklenecek bir merkep arıyorsun, kusura bakma, bizde öyle bir merkep yok. Bir mürşid bulunca ona teslim olunur; bayrağı dik derse dikilir, bayrağı şimdilik sakla derse saklanılır) buyurur.

Kişi kendi iradesinden vazgeçerse, yani ölü gibi olursa ancak olgunlaşır. Eğer diriyse, kendinde bir varlık hissederse asla istifade edemez.