Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazılı olan, Peygamberimizden gelen haberlere inanmak ve inandığını söylemek “iman” dır. İbâdetler, imandan değildir. Fakat, imanın kemâlini artırır ve güzelleştirirler. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe, iman artmaz ve azalmaz, buyuruyor. Çünkü iman, kalbin tasdîk etmesi, kabûl etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehm denir. İmanın kâmil veya noksan olması, ibâdetlerin çok ve az olması demektir. İbâdet çok olunca, imanın kemâli çok denir.

O hâlde, müminlerin imanları, Peygamberlerin imanları gibi olmaz. Çünkü, bunların imanları ibâdetler sebebi ile kemâlin tepesine varmıştır. Diğer müminlerin imanları oraya yaklaşamaz. Her ne kadar, her iki iman, iman olmakta ortak iseler de, birincisi, ibâdetler vâsıtası ile, başka dürlü olmuşdur. Sanki aralarında benzerlik yoktur. Müminlerin hepsi, insan olmakta, Peygamberler ile ortaktır. Fakat, başka kıymetler, üstünlükler bunları yüksek derecelere çıkarmıştır. İnsanlıkları, sanki başka türlü olmuştur.

Müminin, büyük dahî olsa, günah işlemekle imanı gitmez. Kâfir olmaz. İmâm-ı a’zam, Bağdâdın büyük âlimleri ile, bir yerde oturmuşlardı. Biri gelip dedi ki: “Bir mümin, babasını haksız olarak öldürse ve sonra şarâb içerek serhoş olsa ve zinâ etse, imanı gider mi?”. İşiten âlimlerin hepsi, o mümine kızdı. Bunu sormağa lüzûm yok! İmanı elbet gider. Kâfir olur dediler.

İmâm-ı a’zam buyurdu ki, “O kimse yine mümindir. Günah işlemekle, imanı gitmez”. Âlimler, bu cevâbı beğenmeyip, İmâm-ı a’zama dil uzatdılar. Sonra, İmâm sözünü isbât edince, hepsi kabûl etdi. Günahı çok olan bir mümin, son nefesi buğazına gelmeden evvel, tövbe ederse, kurtulması çok umulur. Çünkü, Allahü teâlâ, tövbeyi kabûl edeceğini va’d buyurmuştur.

Eğer tövbe etmek şerefine kavuşamadı ise, onun işi, Allahü teâlânın irâdesine kalmıştır. İsterse günahlarının hepsini af ederek Cennete sokar. İsterse Cehennem ateşi ile veyâ sıkıntılar ile günahları kadar, azâb yapar.

Fakat sonunda kurtularak, yine Cennete girer. Çünkü, âhıretde merhamete kavuşamıyan, yalnız kâfirlerdir. Zerre kadar imanı olan, rahmete kavuşacaktır. Eğer günahlarından dolayı önceleri rahmete kavuşamazsa, sonunda Allahü teâlânın lutfü, inâyeti ile kavuşacaktır.