Bugün, dünyada müslümanlığı kabul etmeyenler iki türlüdür: Birincisi “Kitaplı kâfirler” yani hıristiyân ve yehûdîlerin az bir kısmı olup, bir peygambere ve bunun Allahü teâlâdan getirdiği kitapa ve öldükten sonra dirilmeğe, âhıretteki sonsuz hayata inanıyorlar. Ellerindeki tahrip edilmiş, değiştirilmiş kitapa Allah kelâmı diyorlar.

İkincisi, “Kitapsız kâfirler” ler olup, herşeyi yapan bir Allah bulunduğuna inanmıyorlar. Taş, ağaç, güneş, yıldız ve insan, inek gibi bazı mahlûklarda yaratıcılık sıfatı bulunduğuna inanıyorlar.

Bu inkârcılardan bir kısmı, devlet baskısı ile, zulüm, işkence ederek, ibâdet etmeği, dîni öğretmeği yasak ediyor. Bir kısmı da, insanlık, iyilik duygularını okşayıcı sözlerle, herkesi, zevk, safâya daldırıyor. Maneviyyâttan, din bilgilerinden mahrûm bırakıyorlar. Düzme hikâyeler, yalan örnekler göstererek, milyonlarca insanı aldatıyor, din câhili yetiştiriyorlar. Bir tarafdan, medeniyetten, fenden, insan haklarından bahsedip, bir tarafdan da, insanları hayvanlaşdırıyorlar. İngiliz casûsları, böyle yapıyor.

Hıristiyanların ve yehûdîlerin bir kısmı, birçok meşhur bilim adamı kitaplıdır. Mesela, yeni astronominin kurucusu Kopernik, Fraynburg şehrinde papaz idi. İngilterenin büyük fizik âlimi Bacon, Fransisken tarîkatinde, papaz idi. Meşhûr Fransız fizikçisi Paskal, papaz olup, fizik ve geometri kanûnları keşfederken, din kitapları yazmıştı. Fransanın eski başbakanı meşhûr Rişliyö, papaz olup, ruhbân sınıfında ileri derece sâhibi idi. Meşhûr Alman doktor ve şâiri Şiller de, papaz idi.

Amerikanın büyük felesofu William Ceyms, Pragmatisme mezhebini kurmuş kitaplarında, imanlı olmağı övmüştür. Bulaşıcı hastalıklar, mikroblar ve aşılar üzerinde buluşları olan, Fransızdoktoru Pasteur, cenâzesinin dînî merâsim ile kaldırılmasını vasıyyet etmişdi. İnanmıyanların, bütün bunlardan daha akllı olduğunu kim iddi’â edebilir?

Bu ilim adamları, islâm kitaplarını görüp okumuş olsalardı, iyi Müslüman olurlardı. Fakat papazları islâm kitaplarını okumağı, hatta el sürmeği yasak etmişler, büyük suç saymışlardı. İnsanların dünya ve âhıret saadetine kavuşmalarına mani olmuşlardı.

İslâm âlimleri, sözlerini isbât etmekte, inanmıyanların saldırılarına akıl, ilim ve fen ile cevap vermektedir. Müslümanlar, sözlerini isbât etmeseydi dahî, kıyâmet inkâr olunabilir mi idi? Sonsuz azapta kalmak, bir ihtimâl bile olsa, bunu hangi akıl kabûl eder? Hâlbuki, âhıret azapları, bir ihtimâl değil, meydanda olan hakîkatdir. O halde, inanmamak, akılsızlık oluyor.