İman, Resûl-i Ekrem efendimizin, Allahü teâlâ tarafından, Peygamber olarak, bütün insanlara getirdiği ve bildirdiği emirlerin hepsini kabul etmektir. Bu emirlerin, bilgilerin herhangi birine inanmamak veya şübhe etmek küfrdür. Çünkü, Resûle inanmamak veya itimâd etmemek, Resûle yalancı demek olur. Yalancılık kusurdur. Kusuru olan kimse, Peygamber olamaz.

İmanda azlık, çokluk da olmaz. İmanın kendisi, az veya çok olmaz. Azlık, çokluk, imanın parlaklığında, belli olmasındadır.

İman, Muhammed aleyhisselâmın, Peygamber olarak bildirdiği şeyleri, akla, tecribeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdîk ve i’tikâd etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdîk ederse, aklı tasdîk etmiş olur. Resûlü tasdîk etmiş olmaz. Veyahud, Resûlü ve aklı birlikte tasdîk etmiş olur ki, o zaman Peygambere i’timâd tam olmaz. İ’timâd tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü, iman parçalanamaz. Akıl, Resûlün bildirdiklerini uygun bulursa, bu aklın kâmil, selîm olduğu anlaşılır.

İnanılması lâzım şey için, tecribî ilmlere danışıp, tecribeye uygun ise, inanır, tecribe ile isbât edemeyince, inanmaz veya şübheye düşerse, o zaman, tecribesine inanmış olup, Resûle inanmamış olur ki, böyle iman, kâmil değil, zâten iman olmaz. Çünkü, iman parçalanamaz. Az ve çok olmaz.

Din bilgileri, felsefe ile ölçülmeğe kalkışılırsa, bu sefer felesofa inanılmış olup, Peygambere inanılmış olmaz. Evet, Allahü teâlânın var olduğunu ve Muhammed aleyhisselâmın, Allahın Peygamberi olduğunu anlamakta, aklın, felsefî ve tecribî ilmlerin yardımı büyüktür. Fakat, bunların yardımı ile Peygambere “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” inanıldıktan sonra, Onun bildirdiği şeylerin herbiri için akla, felsefeye ve tecribî ilmlere danışmak doğru olmaz. Çünkü, akıl ile, tecribe ve felsefe yolu ile elde edilen birçok bilgilerin, zamanla değişmekde, yenileri bulununca, eskilerinin atılmakda olduğunu gösteren misâller, literatürlerde az değildir.

Müslümanların bazıları , doğru yoldan ayrılmış, (Bid’at ehli) olmuşlardır. Doğru olan, Peygamberimiz ve Eshâb-ı kirâmın yolundan ayrılmayan tek fırkaya (Ehl-i sünnet) fırkasıdır. Ehli sünnet de, amelde, ibadetlerde dört hak mezhebe ayrılmışlardır. İbadetlerde dört mezhebe ayrılması, Müslümanlara büyük kolaylık sağlamıştır.

Bunun için her Müslümanın, doğru bir imana sahip olması ve ibadetlerini de hak mezheplerden birine göre yapması şarttır.