Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Merhum hocamız, (Kibir her iyiliğe engeldir) buyururdu. Bir kimsede kibir olup olmadığı, istişare edip etmemesiyle, müşkülünü sorup sormamasıyla da anlaşılır. Soran, tevazu ehlidir, sormayanda ise kibir vardır.

Allahü teâlâ, şeytanı, az ibadet ettiği için değil, kibrinden ötürü kovdu. Şeytanın ilmi çoktu, meleklerin hocasıydı. İbadeti de çoktu. Gökyüzünde namaz kılmadığı, ibadet etmediği bir karış yer yoktu. İlmi ve ibadeti çok olduğu hâlde, kibri yüzünden Cehennemlik oldu. Bu bakımdan, bir kimsenin çok ibadet yapmasına, çok takva ehli gibi görünmesine aldanmamalı. Zira Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâ insanların, şekline ve ameline bakmaz, kalbine ve niyetine bakar) buyuruyor.

Biri, mübarek bir zata bağlanır. O zatın dergâhına gidip gelmeye başlar. Fakat yine dergâha gittiği bir gün, dergâhtaki büyük bir köpek, önüne çıkar, havlamaya başlar ve onu içeri bırakmaz. Mübarek zat da, merakla pencereden bakar. Köpek içeri almayınca, talebe köpeğe bağırır, (Ey köpek, yeter yahu! Sen de bu dergâhın köpeğisin, ben de… Köpeğin köpeğe bunu yapması reva mı!) der. Köpek kuyruğunu indirip gider. Talebe içeri girince hocası, onu ve diğer bütün eski talebelerini çağırır. (Bana kâğıt kalem getirin) der. İcazetini yazıp, o talebenin eline verir, (Evladım, senin işin tamam. Benim vekilimsin. Artık benim sana verecek bir şeyim kalmadı) buyurur. Herkes şaşırır, çünkü dergâha intisap edeli henüz çok az bir zaman olmuştur. O talebe, bunun üzerine, (Efendim, ben bir şey bilmiyorum. Bu icazeti neye istinaden verdiniz?) diye sorar. Hocası buyurur ki:
(Evladım, bu dergâhın vazifesi, insanlara tevazuyu öğretmek, onları kibirden kurtarmaktır. Sen ki, bu tekkenin köpeği ile kendini bir tuttun, artık sana verilecek bir şey kalmadı. Sen nereye gitsen, Allahü teâlânın feyzinden istifade edersin. İlim sana verilir, sen her şeyi öğrenirsin, her şeyi yaparsın. Sen artık hem kendini, hem de sana mensup olanları kurtarırsın. Artık benden bir şey almana gerek yok, çünkü zaten hepsi kitaplarda var. Bizim burada maksadımız insanları, evliya yapmak, âlim yapmak değil, o kapıyı açmaktır. Artık kapın açıldı, yolun açık olsun!)