Emr-i ma’rûf
Bazıları, başkalarının yaptıklarına karışmamak lazım, tasavvuf büyükleri, başkasına karışmazlardı, kimseye ilişmezlerdi, diyorlar. Bu, doğru değildir ve dinde yara açmağa sebeb olur. Hâlbuki, dinimizde “Emr-i ma’rûf” ve “Nehy-i münker” (Dinin emirlerini yaymak, yasaklarına mani olmak) ve “Buğd-ı fillâh-Hubbu fillah” (Allah için sevmek, Allah için düşmanlık) farzdır. O hâlde, bunları terk etmek, dinin bu farzlarını terk etmek olur. Bunları inkar eden de dinden çıkmış olur.
Tasavvuf ehli, insanı kurtuluşa kavuşturacak ve helâke götürecek şeyleri bildirmek için, binlerle kitap yazdı. Bu çalışmaları, emr-i ma’rûf değildir de nedir? Tesavvuf büyüklerinden hâce Mu’înüddîn-i Çeştîye hocası, (Dostun yolu çok ince ve tehlükelidir. Herkese nasîhat et ve tehlükeyi bildir!) buyurmuştu.
Şeyh-i ekber Muhyiddîn-i Arabî zamanındaki sôfileri simâ ve raksdan yani mûsikîden ve dans etmekden men’ ediyordu. seyyid Abdülkâdir-i Geylânî “kuddise sirruh” (Gunyet-üt-tâlibîn) kitapında, uzun uzadıya emr-i ma’rûfu anlatıyor.
Evliyânın büyükleri, sôfiyyenin imâmları, emr-i ma’rûfu ve nehy-i münkeri terk edici olsalardı, kitaplarında bunları yazarlar mı ve bu derece mübâlega ederler mi idi?
Açık olan emir ve nehyi her müminin yapması lâzımdır. İkinci kısmı, yalnız âlimler bilir. Allahü teâlâ için, ne gibi şeylere ve nasıl inanmak lâzım olduğu gibi. Bunları âlimler emir ve nehy eder.
Her müminin Ehl-i sünnet i’tikâdına yapışması, bozuk imandan, yani dalâletden, i’tikâdda bid’atten kaçınması lâzımdır. Din bilgilerinde âlim olmıyan kimse, bid’at sâhibleri ile münâkaşa etmemeli, onlardan uzaklaşmalı, selâm vermemelidir. Bayramlarda, sevinçli zamanlarda ziyâretlerine gitmemeli, cenâzelerine namaz kılmamalı, onlara acımamalıdır. İ’tikâdları bozuk olduğu için, onları sevmemeği ibâdet bilmelidir.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bir hadîs-i şerîfde, “İmanında veya ibâdetinde bid’at, bozukluk bulunan bir kimseye, Allah için sert bakanın kalbini, Allahü teâlâ imanla doldurur ve korkudan korur” buyurdu.
Tesavvuf büyüklerinden Fudayl bin Iyâd, “Bid’at söyleyenleri ve yapanları sevenlerin ibâdetlerini, Allahü teâlâ kabûl etmez ve kalblerinden imanlarını çıkarır. Bid’at sâhibini sevmeyenin ibâdeti az olsa da, Allahü teâlânın bunu af buyurmasını ümmîd ederim. Yolda bid’at sâhibine karşı gelirsen, yolunu değişdir”