Kendinden tiksinmeyenin hâli

Kendinden tiksinmeyenin hâli

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin talebelerinden biri, gördüğü rüyalar üzerine, "Artık ben kemâle geldim. Sohbete lüzum...

Fatıma-tüz-zehra

Fatıma-tüz-zehra

Peygamberimizin en sevgili kerimesi. Hazret-i Fâtıma, hicretten onüç sene önce, Mekke'de doğmuştu. Küçük yaşına rağmen,...

Kim sevilir, kim sevilmez?

Kim sevilir, kim sevilmez?

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Müslüman edepli olur. Allah değil, Allahü teâlâ der. Peygamber değil, Peygamber efendimiz der, sallallahü...

Bre lala, tiryakilik ne ola!

Bre lala, tiryakilik ne ola!

Sultan İkinci Mahmud Han, çok sevdiği musahibi (sohbet arkadaşı) Said Efendi’yi de yanından eksik etmezdi. Yine bir ramazan günü Said Efendi ile sohbet...

Hakîkî imana kavuşmak için

Hakîkî imana kavuşmak için

Sehl bin Abdüllah-i Tüsterî buyuruyor ki; “Hakîkî imana kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeble...

Anlamak, kalbe nakşetmek demektir

Anlamak, kalbe nakşetmek demektir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber efendimiz, (Faydasız ilimden sana sığınırım yâ Rabbî) diye dua ediyor. Bu dua, (Öğrendiklerimizle amel etmeli,...

Dine hizmet, ateşten gömlek giymek gibidir

Dine hizmet, ateşten gömlek giymek gibidir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dine hizmet, ateşten gömlek giymeye benzer. Yani vebali ağırdır, çok hassas, çok dikkatli olmak gerekir. Dine hizmetten...

Küfre düşmekten sakınmalı

Küfre düşmekten sakınmalı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Küçük günaha devam, büyük günah olur. Büyük günaha devam, küfre...

En iyiniz, borcunu iyi ödiyeninizdir

En iyiniz, borcunu iyi ödiyeninizdir

Borcu olan ödeme imkanı olunca hemen borcunu ödemelidir. İstemeğe vakit bırakmadan önce, kendi eli ile ve ayağına gidip vermelidir. Onu, birisini...

Emr-i ma’rûf

Emr-i ma’rûf

Bazıları, başkalarının yaptıklarına karışmamak lazım, tasavvuf büyükleri, başkasına karışmazlardı, kimseye ilişmezlerdi, diyorlar. Bu, doğru değildir ve dinde yara...

Mümin olmıyanı dost edinemem

Mümin olmıyanı dost edinemem

Geçmişte, İslamiyet karşısında, kâfirler türlü yollar tutmuş, kollara ayrılmış ise de, iki kısımda toplanmışlardı: Birinci kısımdakiler, dünya...

Bahri Dede ve Zigetvar’…

Avusturya arşidükü Maksimilyan, İstanbul Antlaşması’nı bozmuş...

Adî Bin Hâtim Tâî

Âilece cömert olan sahâbî. Eshâb-ı kirâm efendilerimiz...

Kâinattan haberimiz var…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İnsan vücuduna...

Hatırat-ı Çaldıran

İkinci Selim Han, Babası Kanuni Sultan...

Hile ve yalan âcizlikt…

İslâm dînini bilmiyenler, milletin sağlam imanını...

Abdullah Bin Mes'ûd

Kur'ân-ı kerîmi açıktan okuyan ilk sahâbî. Abdullah...

Kainatin Efendisi

Doğduğu geceki olaylar

Resul-i ekrem efendimiz, doğmadan önce...

Bahira’nın beklediği mis…

Efendimiz on iki yaşlarında iken...

Dünya karanlığa gömül…

Fahr-i kâinat efendimiz doğmadan önce...

Eshab-ı kiram

Sehl Bin Hanîf

Eshâb-ı kirâmın okçularından. Uhud gazâsında bir...

Tufeyl Bin Amr

Işık Saçan Sahâbî. Tufeyl bin Amr...

Mugire-Tebni Su’be

Meşhûr beş dâhiden biri olan...

Hikmetli Sözler

Böyle Allah deseydin!

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allahü...

Kur’ân-ı kerimi anlamak i…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Allahü teâlânın mümine ve…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Hastalık...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İslamiyet’e hizmet ederken büyüklerimize tâbi olmak ve söz dinlemek çok önemlidir. Çalışanların birbirini kırması, o büyükleri kırmak gibidir. Hizmetlerde âmirin maiyetinde olanlar, onun sözünden kesinlikle ayrılmamalı. Onu dinlemek ve ona tâbi olmak büyüklere tâbi olmaktır. Uyum içinde, birlik ve beraberlik içinde çalışılınca, aklın ermediği başarılar görülür.

Verilen işin takibi de önemlidir. Görevi alan, aldığı işin bitirildiğini mutlaka bildirmeli. Eğer bir yerde takılıyorsa, onu da bildirmeli. Çünkü bir saatin bir dişlisi durursa, o saat, vakti yanlış gösterir. O hâlde herkes kendine verilen işi, öncelikle yerine getirmeli. Bilgi vermemek işe önem vermemek demektir.

Başarı, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak, Onun kullarının duasını almak ve büyüklerin arzularını yerine getirmektir. Bu üçü birlikte olursa istenen başarı olur.

Bu hizmetlerde çalışan herkes işin sahibidir. (Bu iş benimdir, işin sahibi benim) diye çalıştığı için başarılıdır. Yoksa başkasının işinde hiç kimse bu kadar başarılı olamaz.

Bu işlerimizde çalışanların birbirleriyle yardımlaşmaları, birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermeleri, vakfa para yardımı yapmak gibidir, aynı sevabı kazandırır. Bir arkadaşın ihtiyacını giderip duasını almak çok önemlidir.

Başka yerlerde çalışanlar, çalıştıkları yerden bir şey almak için geliyorlar. Dine hizmette çalışanlar ise, bir şey vermek için geliyorlar. Almayı hiç düşünmezler. Maaş almaları onlara zarar vermez, çünkü gayeleri o değildir. Esas gayeleri vermektir. Bedeniyle, aklıyla veya para kazandırmak suretiyle olan bu vermeler, bir araya geliyor ve o küçük derelerden, büyük bir nehir meydana geliyor. Bunlar niçin almayıp da veriyorlar? Bu hizmetlerin başındaki büyüklerimiz, böyle verdikleri için ve bu iş de, bu maksatla kurulduğu için hep vermek hedefleniyor. İş, baştakine tâbidir. Büyükler, bir şeyler almak şöyle dursun, bunun düşüncesi bile, hizmetleri bitirir.

Hizmetler, çalışanların ihlâsı devam ettiği müddetçe devam eder. İhlâsları yok olursa işler de biter. Onun için ihlâslı kişiler lazımdır. Böyle bir kimse, çalışmayıp otursa da, orada bulunması yeter. Çünkü bu hizmetler ihlâs sahibi olmayanlarla yürümez.