Senin nasibin diyar-ı rum'dadır

Senin nasibin diyar-ı rum'dadır

Niyâzî-i Mısrî, devamlı ibâdet ve tâatla meşgûl olduğu sırada, bir gece rüyâsında Seyyid Abdülkâdir-i...

Alın yazısını okumak

Alın yazısını okumak

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Herkesin yaptığı iş, alın yazısının gereğidir. İnsanın alın yazısı icraatıdır. O hâlde herkes, kendi alın yazısını, yaptığı işe...

ELİF ıramazan-ı şerif’in neresinde?

ELİF ıramazan-ı şerif’in neresinde?

Koca Ragıp Mehmed Paşa Devlet-i Osmanî’nin yetiştirdiği tarihe adını şerefle yazdıran müstesna zatlardan biriydi. Üçüncü Mustafa Han ve...

Salihler Cennete gider

Salihler Cennete gider

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Silsile-i aliyye büyüklerinin yolunda dinimize hizmet edenlerin imanının kâmil ve kalıcı olması, birbirlerini sevmelerine...

Osman-ı Zinnureyn

Osman-ı Zinnureyn

Meleklerin bile hayâ ettiği halîfe. Hazret-i Osman, Müslüman olmadan önce ticâretle uğraşırdı. Zengin bir tüccârdı. Cemiyette,...

Latif bir şikayet

Latif bir şikayet

İstanbul’dan Hacca giden İbrahim efendi adındaki bir zat, yolda yüzü kızararak sadaka isteyen bir dilenciye, başakları gibi beş on kuruş vererek başından...

İnsan âciz bir varlıktır

İnsan âciz bir varlıktır

Allahü teâlâ, insanları olgunlaştırmak ve kalblerindeki hastalıklarını tedâvî etmek için, ezelde merhamet ederek, Peygamberler...

Hücreler yenileniyor

Hücreler yenileniyor

Normal zamanda tüketilen fazla kalori, yani fazla yemek, fazla serbest radikal oluşumuna yol açar. Serbest radikaller hücre için toksit maddelerdir ve...

Niyetsiz ibâdet olamaz

Niyetsiz ibâdet olamaz

Niyetsiz, ibâdet olamaz. Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” tâbi’ olmak için, önce iman etmek, sonra ahkâm-ı...

Fatih ve Hocazade

Fatih ve Hocazade

Sultan Mehmed Han (Fâtih) Osmanlı tahtına oturup da onun âlimlere muhabbeti ve lütf-u ihsânı ün salınca ve çevresine zamânının meşhur...

Dürüstlük, güven ve sevgi

Dürüstlük, güven ve sevgi

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Din büyüklerinin hayatında, insanlara karşı muamelesinde itimat yani güven vardır, eğri çizgiye rastlanmaz. Yani...

Kabahat kılıncın mıdır?

Sultan III. Mustafa zamanındaki evliyanın büyüklerinden...

Allah’ın habibi

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bütün peygamberler...

Ömer-ül Faruk

Adâletin timsâli ikinci büyük halîfe. Hazret-i Hamza’nın...

Ebû Katâde

Resûlullahın süvârilerinden. Peygamber efendimizin develerini Medîne’de otlağa...

İlk insanlar

İlk insan ve ilk Peygamber Âdem...

Saîd Bin Âmir

Hazret-i Ömer'e benzeyen vâli. Saîd bin Âmir...

Kainatin Efendisi

Mübarek göğsünün yar…

Süt anne Halime Hatun anlatır: Server-i...

Hazret-i Hadice’nin rüya…

Sevgili Peygamberimiz yirmi beş yaşlarında...

Muhterem annenin vefatı

Sevgili Peygamberimizin, üç-beş yaşlarında bile...

Eshab-ı kiram

Hatîb Bin Ebî Beltea

Peygamber efendimizin elçilerinden. Hazret-i Hâtib, genç...

Ebüdderdâ

Kâdılık yapan sahâbîlerden. Ebüdderdâ hazretleri, Bedir...

Hâlid Bin Velid

Allahın kılıcı lâkabı ile tanınan...

Hikmetli Sözler

Dağıtılan miras

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ehl-i...

Küfre düşmekten sakınmalı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Küçük...

Allah’ın en sevdiği yer

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İslamiyet’e hizmet ederken büyüklerimize tâbi olmak ve söz dinlemek çok önemlidir. Çalışanların birbirini kırması, o büyükleri kırmak gibidir. Hizmetlerde âmirin maiyetinde olanlar, onun sözünden kesinlikle ayrılmamalı. Onu dinlemek ve ona tâbi olmak büyüklere tâbi olmaktır. Uyum içinde, birlik ve beraberlik içinde çalışılınca, aklın ermediği başarılar görülür.

Verilen işin takibi de önemlidir. Görevi alan, aldığı işin bitirildiğini mutlaka bildirmeli. Eğer bir yerde takılıyorsa, onu da bildirmeli. Çünkü bir saatin bir dişlisi durursa, o saat, vakti yanlış gösterir. O hâlde herkes kendine verilen işi, öncelikle yerine getirmeli. Bilgi vermemek işe önem vermemek demektir.

Başarı, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak, Onun kullarının duasını almak ve büyüklerin arzularını yerine getirmektir. Bu üçü birlikte olursa istenen başarı olur.

Bu hizmetlerde çalışan herkes işin sahibidir. (Bu iş benimdir, işin sahibi benim) diye çalıştığı için başarılıdır. Yoksa başkasının işinde hiç kimse bu kadar başarılı olamaz.

Bu işlerimizde çalışanların birbirleriyle yardımlaşmaları, birbirlerinin ihtiyaçlarını gidermeleri, vakfa para yardımı yapmak gibidir, aynı sevabı kazandırır. Bir arkadaşın ihtiyacını giderip duasını almak çok önemlidir.

Başka yerlerde çalışanlar, çalıştıkları yerden bir şey almak için geliyorlar. Dine hizmette çalışanlar ise, bir şey vermek için geliyorlar. Almayı hiç düşünmezler. Maaş almaları onlara zarar vermez, çünkü gayeleri o değildir. Esas gayeleri vermektir. Bedeniyle, aklıyla veya para kazandırmak suretiyle olan bu vermeler, bir araya geliyor ve o küçük derelerden, büyük bir nehir meydana geliyor. Bunlar niçin almayıp da veriyorlar? Bu hizmetlerin başındaki büyüklerimiz, böyle verdikleri için ve bu iş de, bu maksatla kurulduğu için hep vermek hedefleniyor. İş, baştakine tâbidir. Büyükler, bir şeyler almak şöyle dursun, bunun düşüncesi bile, hizmetleri bitirir.

Hizmetler, çalışanların ihlâsı devam ettiği müddetçe devam eder. İhlâsları yok olursa işler de biter. Onun için ihlâslı kişiler lazımdır. Böyle bir kimse, çalışmayıp otursa da, orada bulunması yeter. Çünkü bu hizmetler ihlâs sahibi olmayanlarla yürümez.