Din, insanları sonsuz saadete götürmek için Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir. Din ismi altında insanların uydurduğu iğri yollara din denmez, dinsizlik ve kâfirlik denir. Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan beri, her bin senede, bir Peygamber vâsıtası ile, insanlara bir din göndermişdir.

Bu Peygamberlere “aleyhimüsselam” (Resûl) denir. Her asırda, en temiz bir insanı Peygamber yaparak, bunlar ile dinleri kuvvetlendirmiştir. Resûllere tâbi’ olan bu Peygamberlere de, “Nebî” denir.

Bütün Peygamberler, hep aynı imanı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere iman etmeği istemişlerdir. Fakat, dinleri, yani kalb ile, beden ile yapılması ve sakınılması lâzım olan şeyleri başka başka olduğundan, islâmlıkları, Müslümanlıkları da ayrıdır.

İman edip de kendini İslamiyetin emir ve yasaklarına uyduran Müslümandır. Ahkâm-ı islâmiyyeyi kendi arzûlarına, keyflerine uydurmak istiyen kâfirdir. Bunlar bilmezler ki, Allahü teâlâ, dinleri, nefsin arzûlarını, keyflerini kırmak ve taşkınlıklarını önlemek için göndermiştir.

Her müslümanın yapmakla mükellef olduğu şeyler yani “Ef’âl-i mükellefîn” sekizdir. Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubah, haram, mekrûh, müfsid. Yasak edilmiş olmıyan, yahut yasak edilmiş ise de, İslamiyetin özür, mani ve mecbûriyyet tanıdığı sebeblerden birisi ile yasaklığı kaldırılmış olan şeylere “Helâl” denir. Bütün mubahlar helâldir. Meselâ, iki Müslümanı barıştırmak için yalan söylemek helâl olur. Her helâl mubah olmıyabilir. Meselâ ezân okunurken, alış veriş, mubah değil, mekrûhdur. Hâlbuki helâldir.

İmanı ve farzları ve haramları öğrenmek, bilmek de farzdır. Otuzüç farz meşhûrdur. Bunlardan beşi esâs olup, kelime-i şehadet, namaz kılmak, oruc tutmak, zekât vermek ve hac etmektir. Bunlara, islâmın şartı denir. Bu farzları yerine getirene “Müslüman” denir.

Bunların hepsini yapıp, haramlardan kaçınan, tam Müslümandır. İman ettikten sonra, farzlardan biri bozuk olur veya hiç olmazsa, Müslümanlık bozuk olur. Bunun âhırete imanla gitmek güç olur. İman, muma benzer, İslamın emir ve yasakları mum etrâfındaki fener gibidir. Mum ile birlikde fener de, “İslamiyet” tir. Fenersiz mum çabuk söner. İmansız, islâm olamaz. İslâm olmayınca, iman da yoktur.