Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir insan, herkesin ne düşündüğünü anlasa, kaybolan şeylerin nerede olduğunu bilse, her ettiği dua kabul olsa, bu üstün hâller, Allahü teâlânın sevgisine alamet değildir. İtikadı düzgün mü? Haramlardan sakınıyor mu? Farzları, sünnetleri yapıyor mu? Yani dinimize uyuyor mu? İşte Allahü teâlânın sevgisine alamet budur. Yoksa, üstün hâller gösterene, evliyadır denemez. Bu hâller, kâfirlerde, kötülerde olursa, istidraç denir. Müminlerde olursa keramet denir. Gerek istidrac, gerek keramet, her ikisi de, riyazet, yani sıkıntı çekenlerde olur, çekmeyenlerde de olabilir.

Esas âlim, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarına göre hareket eder, fıkıh kitaplarına göre konuşur. Evliya zat ise, fıkıh kitapları yanında, büyüklerinden gelen feyzlere, marifetlere göre konuşur.

Zulüm ve işkence ile ölen Müslüman, şehit olur ve Cennete gider. Kâfirler işkence ile de öldürülse şehit olmaz. Şehitlik ancak müminler içindir. Cennetin kapısı imandır, imanı olmayan Cennete gitmez.

Kur’an-ı kerime kendi kendine mânâlar verene uymak, bunu dinlemek caiz değildir. Peygamber efendimiz, (Kim Allah’ın kelamına kendi aklı ile, kendine göre mânâ vermeye kalkarsa, kendi kafasından tefsir yaparsa o kâfir olur) buyuruyor.

Kurtuluş yolu, Ehl-i sünnet âlimlerinin yoludur. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Ehl-i sünnet yolundan kıl kadar ayrılan, Cehenneme gidecektir) buyuruyor. Ehl-i sünnet âlimlerinin yolundan kıl kadar ayrılan din adamlarına, din hırsızı denir. Peygamber efendimiz, (İnsanların en iyisi, âlimlerin iyileridir. İnsanların en kötüsü de âlimlerin kötüleridir) buyuruyor. Âlimlerin kötüleri, kendi kendilerine fetva verenler, fikir yürütenlerdir.

Dünyada en büyük nimet doğru imandır. Dolayısıyla, kavuşulması en zor şey de doğru imandır, yani Ehl-i sünnet itikadında olmaktır. Çünkü Peygamber efendimiz, (Benim ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si Cehenneme gidecektir. İtikadı düzgün olduğu için, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Bu kurtulanlar, benim cemaatime ve sünnetime tâbi olanlardır) buyuruyor. Burada, cemaat, Eshab-ı kiram demektir. Sünnet sözü, yalnız olarak söylenildiği zaman, İslamiyet’in bildirdiği her şey demektir. Ehl-i sünnet vel-cemaat tabiri, buradan gelmektedir.