Huzeyfe Bin Yemân

Huzeyfe Bin Yemân

Sevgili Peygamberimizin sırdaşı. Huzeyfe bin Yemân hazretleri şöyle anlatıyor: "Hendek savaşının en şiddetli safhaya ulaştığı bir sırada, bir gece...

Osman Bin Talhâ

Osman Bin Talhâ

Kâbe'nin hizmetinde olan sahâbî. Osman bin Talhâ, Mekke'de Kâbe Kayyımlığı ile vazîfeliydi. Sülâlesi câhiliye...

Dikkat edilecek dört husus

Dikkat edilecek dört husus

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: En büyük varlık, en büyük zenginlik, Ehl-i sünnet itikadında olmaktır. İmam-ı Rabbânî hazretleri,...

Akıl ve din

Akıl ve din

İslamiyette aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat, akla uymayan birşey yoktur. Âhıret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve...

Kavanozda kalan el

Kavanozda kalan el

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Hindistan’da maymun avlamak için, ağzı dar, ama altı geniş büyük bir kavanozun içine muz koyup onu ağaca...

Dinimize hizmet, mıknatıs gibidir

Dinimize hizmet, mıknatıs gibidir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İhlâsı olanlar, dine hizmet eder. Zira dine hizmet bir mıknatıstır, kalbinde cevheri olan, bu mıknatısa yakalanır. İhlâssız...

Senin Nasibin Diyar-ı Rum' dadır

Senin Nasibin Diyar-ı Rum' dadır

Niyâzî-i Mısrî, devamlı ibâdet ve tâatla meşgûl olduğu sırada, bir gece rüyâsında Seyyid Abdülkâdir-i...

Birlik ve beraberlik için

Birlik ve beraberlik için

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dinimize ihlâsla hizmet edenler, bir vücut gibi olmalıdır. Bu birliğin esası, bu yolun büyüklerine dil uzatmamaktır....

Al sana Leyla

Al sana Leyla

Arayan belasını da, Mevlasını da bulur derler. Aramak, ihlasla istemek, buna kavuşmak için azimle çalışmak demektir. Bir şeyi iyi yapmak, onu çok ve...

Üsâme Bin Zeyd

Üsâme Bin Zeyd

Resûlullahın çok sevdiği sahâbîlerden. Peygamber efendimizin Hazret-i Mâriye’den doğan, oğlu Hazret-i İbrâhim, 629 senesinde...

Musibet karşısında duâ

Musibet karşısında duâ

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Bir müslümanın ölümünü duyunca, "İnna lillah ve inna ileyhi raciun" dedikten sonra,...

Hatırat-ı Çaldıran

İkinci Selim Han, Babası Kanuni Sultan...

Ana-babanın sorumluluğu

Dinin, sonraki nesillere intikalinde çocukların, gençlerin...

Allah tevbe edeni affed…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Her gaflet...

Kavmini azab ile korkut…

Sevgili Peygamberimize, peygamberliği bildirildi ve bu...

Servet ve şöhret birer …

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bir talebenin...

Nur’un temiz alından te…

Âdem aleyhisselamın alnına nakşedilen bu nur...

Kainatin Efendisi

Nur’un yaratılması

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın...

Kurbanlık oğul

Abdülmuttalib’in, Zemzem kuyusunu kazdıktan sonra...

Dünya karanlığa gömül…

Fahr-i kâinat efendimiz doğmadan önce...

Eshab-ı kiram

Büreyde Bin Hasib

Resûlullahın sancaktarı. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden olup...

Ebû Seleme

Tek başına hicret eden sahâbî. Allahü...

Ebû Talhâ

Resûlullahın fedâisi. İslâm Güneşi Mekke'de parlarken...

Hikmetli Sözler

Kendini tanıyan Rabbini t…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Dünya bizi terk etmeden b…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Mübarek...

Allah’ın yeryüzünde en se…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dünya...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Evliya zatlara, Ehl-i sünnet büyüklerine benzemeyen, dine yapılan hizmetlerde faydalı olamaz. Bu yolda muhatap, insanların kalıbı değil, kalbidir. Dine hizmetlerde çalışan herkesin, mutlu ve huzurlu olması lazımdır. Bu da, büyüklerin emrinde olan idarecilerin, nazargâh-ı ilahî olan kalbleri kırmamasına bağlıdır. Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş kere yıkmaktan daha büyük günahtır. İyi bilmeli ki, bir kardeşimizin kalbi kırılırsa, büyüklerin kalbi bin parçaya bölünmüş olur. Hâlbuki asıl görevimiz, büyüklerimizin kalbini kırmamak, onları üzmemektir. İşte bunun için bu hizmetlerde idareci olmak zordur.

Dinimize hizmette esas olan, etiket veya mevki makam değil, ihlâstır. Eshab-ı kiramın bu kadar başarılı olması, silahla değil, ihlâsla olmuştur. Allahü teâlâya karşı ibadetleri, kullukları tamdı, Cenab-ı Hakk’ın yardımına daima muhtaç olduklarını hatırlarından çıkarmazlar ve her fırsatta da söylerlerdi, Allahü teâlâ da yardım ederdi. Eğer insanlar Allahü teâlânın yardımına ihtiyaç duymazlarsa, Allahü teâlâ onların işini insanlara bırakır.

İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır. Bir işte heyecan varsa o iş er veya geç güzel neticelenir. Bir şeyi güzel yapmak, çok yapmakla olur. Yasaklamamalı, sınırlandırmamalı. Eğer sürekli (Onu yapma, bunu yapma!) denirse, ne yapacağını şaşırır ve bunalır. Serbestçe yapsın ama yaparken de yol göstermeli. Dinimizde de hep böyledir, bir zorluk olduğunda çıkış yolları, çareler vardır, şartlara göre ne uygunsa o yapılır.

Allahü teâlânın seçtiği, sevdiği, büyüklerin yolunda, dinine hizmet nasip ettiği güzide insanlar, mücevher gibi olup, elbette sayıları azdır. Dolayısıyla bunların idareci [yönetici] olması, idareci olarak yetişmesi lazımdır. Osmanlı dünyaya hükmettiği zaman nüfusu 26 milyondu ama çoğu idareci olacak vasıftaydı. Bir yere bir vali gönderilince, artık merkezin orayla ilgili endişesi kalmazdı, çünkü giden mükemmel idareciydi, neyi nasıl yapacağını bilirdi.

Bu hizmetleri yürüten idareci hem derviş yani dinine çok bağlı, hem de tüccar, yani cesur ve atılgan olmalı, kârını zararını iyi bilmeli, dostunu düşmanını iyi tanımalıdır. Sadece derviş ve sadece tüccar olmakla bu iş yürümez. İkisi bir arada olmalıdır.