İslâm ahlâkı ile ahlâklanmış bir müslüman, farzları yapar, haramlardan kaçınır. Haramlardan kaçınmak da, iki türlüdür: Birinci kısmı, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan, Onun emri olan günahlardan kaçınmakdır. İkinci kısmı, insanların, mahlûkların hakları da bulunan günahlardan kaçınmakdır.

İkinci kısmı, daha mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbirşeye muhtac değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pekçok şeye muhtac oldukları gibi, cimridirler.Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâllaşsın, ödesin! Zîrâ âhiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sâhibinin günahları, buna yüklenecekdir”.

Günah işleyen hemen tevbe eder. Ca’fer bin Sinân buyuruyor ki, “Günah işleyenlerin, boynunu bükmesi, ibâdet edenlerin göğsünü kabartmasından daha iyidir”.

Kıyâmet günü, hak sâhibi, hakkını af etmezse, bir dank hak için, cemaat ile kılınmış kabûl olmuş yediyüz namazı alınıp, hak sâhibine verilecekdir. Bir dank, dirhemin altıda biri, yaklaşık olarak, yarım gram gümüşdür.

Birgün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâma karşı: “Müflis kime denir, biliyor musunuz?” buyurdukda: “Parası ve malı kalmayan kimseye diyoruz” dediler. Buyurdu ki: “Ümmetim arasında müflis, şu kimsedir ki, kıyâmet günü, defterinde çok namaz, oruc ve zekât sevapı bulunur. Fakat, bir kimseye sövmüş, iftirâ etmiş, malını almış, kanını dökmüş, döğmüş. Sevapları, bu hak sâhiblerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sâhiblerinin günahları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır” buyurdu.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ refîktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri yumuşak davrananlara ihsân eder. Başkalarına vermez”
 “Yumuşak davran! Sertlikden ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliği giderir” “Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur” “İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır”