Resulullah efendimiz otuz beş yaşında iken Kabe hakemi... O zaman, yağmur ve seller Kabe’nin duvarlarını iyice yıpratmış... Ayrıca çıkan bir yangın, Kabe’yi tahrib etmiş.

Binayı yeniden yapmak lazımdı. Bunun üzerine Kureyş kabilesi, Kabe’yi İbrahim aleyhisselamın yaptığı temele kadar yıkıp, yeniden yapmaya başladı. Her kabileye bir bölümünü vererek duvarları yükselttiler.

Böylece Mekke’nin yüreği Kabe, dümdüz bir plan üzerinde, altı satıhlı ve sekiz köşeli, sır dolu şekliyle meydana çıktı.

Şimdi sıra, “Hacer-ül-Esved”i yerine koymaya gelmişti...

Bu işin büyük bir şeref olduğunu bilen kabileler, Hacer-ül-esved taşını yerine koyma hususunda anlaşamadılar. Her kabile, bu şerefe kavuşmak istediğinden, aralarında büyük bir anlaşmazlık çıktı... Ortalık birden karıştı:

- Biz koyacağız! Siz koyamazsınız biz koyacağız!

- Hayır, ne siz, ne de öteki!.. Bizim şerefimiz, onu kendi ellerimizle yerine koymak hakkını kimseye bırakmayız!

Abdüddaroğulları; “Bu işi bizden başkası yaparsa kan dökeriz” diyerek ahdettiler. Dört-beş gün süren bu anlaşmazlık sebebiyle, neredeyse kan dökülecekti.

İleri gelenler araya girdiler:
- Düşünür ve bir çaresini buluruz! Hele biraz sabır...diyerek sakinleştirdiler halkı.
Bu sırada Abdülmuttalib’in dayısı ve yaşlı bir zat olan Huzeyfe bin Mugire; “Ey Kureyş topluluğu!

Anlaşamadığınız iş hakkında hüküm vermek üzere, şu kapıdan ilk girecek zatı aranızda hakem yapın” diyerek, Kabe’ye açılan Beni Şeybe kapısını gösterdi.

Orada bulunanlar bu teklifi kabul ettiler ve Beni Şeybe kapısına bakarak, ilk girecek ve işin en nazik anında bu işi halledecek kimseyi beklemeye başladılar.

Nihayet kapıdan; doğruluğunu, üstün ahlakını son derece takdir ettikleri ve El-Emin yani hep kendisine güvenilir dedikleri Muhammed aleyhisselamın geldiğini gördüler. “İşte el-Emin! O’nun hükmüne razıyız” dediler.

Nasıl razı olmasınlar “el-Emin” sıfatlı, kamil akıl ve ahlakında herkesin birleşik olduğu Peygamberler Peygamberi çıkageldi. Dediler:

Seni hakem tayin ettik, ya Ebül-Kasım, sen hangi kabileyi seçersen taşı yerine o koyacak...

Allahın Sevgilisi gülümsediler.
Bir örtü istettiler.
Gruplar, topluluklar, kabileler, hayretle bakıyor.
Örtü geldi.
Örtüyü yere sererek Hacer-ül-esved’i üzerine koyup;
- Her kabileden bir kişi bir ucundan tutsun, buyurdular.
Her kabilenin temsilcisi örtünün bir tarafını tuttular.
Hep beraber örtüyü kaldırttılar ve yürüttüler.
Taş, konulacağı yere geldi. Sonra mübarek elleriyle taşı alıp yerine koydular.
Herkes memnun, herkes saadet ve itminan içinde... Çünkü, fert fert ve kabile kabile bu işe

katılmayan kalmadı. Allahın Resulü de yapı faaliyetine iştirak buyurdular. Böylece, çıkmak üzere olan büyük bir kavga önlendi.