Geçmişte, İslamiyet karşısında, kâfirler türlü yollar tutmuş, kollara ayrılmış ise de, iki kısımda toplanmışlardı: Birinci kısımdakiler, dünya işlerini ve ibâdetlerini yapıp Müslümanlara saldırmaz. Bunlar, islâmın kuvveti ve büyüklüğü karşısında, küçüklüklerini anlamış vergi vermeği kabûl ederek islâmın hâkimiyetine ve adâletine sığınmıştı. Böyle kâfirleri sevmemek, düşman bilmek lâzım ise de kalblerini incitmek haramdır. Böyle gayr-i müslim vatandaşa zulmetmek, Müslümana zulm etmekden daha fenâdır. Hayvana zulüm, işkence etmek, zimmîye etmekten daha fenâdır.

İkinci kısım kâfirlere gelince, bunlar, islâm güneşinin parlamasına dayanamaz. Bütün devlet kuvvetleri ile, propaganda vâsıtaları ile, yalan ve çirkin iftirâlar yaparak, islâm dînini yıkmağa çalışırlar. Bu zavallılar, anlıyamıyor ki, İslamiyeti dünyadan kaldırmak, insanları saadetden, rahatlıkdan ve kurtuluşdan mahrûm bırakmak demektir ve kendilerini ve bütün beşeriyyeti, felâketlere, sıkıntılara sürüklemek, kısaca bindiği dalı kesmek demektir.

Bu her iki kısım kafirlerle zaruret olmadıkça bunlarla dost olmamalı, onlardan uzak kalmalıdır. Hz.Ömere, burada Hîre halkından bir hıristiyan var. Hâfızası çok kuvvetli, yazısı da çok güzel, bunu kendine kâtib yaparsan çok iyi olur, dediler. Kabûl etmedi. “Mümin olmıyan birini dost edinemem” dedi.

Ebû Mûsel eş’arî, Hz.Ömere, “Yanımda hıristiyan bir kâtibim var. Çok işe yarıyor” deyince, “Allahtan kork! Niçin, bir müslimân kâtib kullanmıyorsun? Mâide sûresindeki, Ey müminler! Yehûdî ve hıristiyanları sevmeyiniz! âyetini işitmedin mi?” dedi. “Dîni onun, kâtibliği benim” dedim. “Allahü teâlânın hakîr ettiğine ikrâm etme! Onun zelîl etdiğini azîz eyleme! Allahın uzaklaştırdığına yaklaşma!” dedi. “Basrayı onun yardımı ile idâre edebiliyorum” dedim. “Hıristiyan ölürse ne yapacaksan, şimdi onu yap! Hemen onu değiştir!” dedi.

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki, “Halîlullah olan İbrâhîm aleyhisselâmın o büyük makâmı bulması, Peygamberlerin ağacı olması, Allahü teâlânın düşmanlarından uzak olduğu içindi. Mümtehine sûresinin dördüncü âyetinde meâlen, “İbrâhîm aleyhisselâmda, sizin için ibret vardır” buyuruldu.

İnsânı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturacak şeylerden hiçbiri, bu uzak kalma gibi değildir. Allahü teâlânın, küfre ve kâfirlere düşmanlığı, zâtındandır. Cehennemde sonsuz yanmak, bu çirkin işin cezâsıdır.