Abdülmuttalib’in, Zemzem kuyusunu kazdıktan sonra şanı ve şöhreti daha çok arttı. Aradan yıllar geçti. Cenab-ı Hak, gönlünün derinliklerinden koparak yaptığı duayı kabul edip Abdülmuttalib’e, Haris’den başka on oğul ve altı kız çocuğu ihsan etti. Fakat aradan seneler geçince adağını unuttu. Abdülmuttalib’e, bir gün rüyasında;

- Ey Abdülmuttalib! Adağını yerine getir! denildi. Sabahleyin Abdülmuttalib bir koç kurban etti. Fakat o gece tekrar ikaz edildi:

- Ondan daha büyüğünü kurban et! Sabahleyin bir sığır kurban ettiği halde tekrar, rüyasında;

- Ondan daha büyüğünü kurban et! Emri üzerine, çaresiz kalarak “Ondan daha büyüğü nedir?” diye sordu. O zaman;

- Oğullarından birini kurban etmeyi adamıştın. Adağını yerine getir! denildi.

Abdülmuttalib’e rüyasında seneler önce yaptığı adağını yerine getirmesi bildirildi. O da çocuklarını toplayarak, seneler önce yaptığı duayı söyledi. Sonra oğullarına, adağı gereği içlerinden birini kurban etmesi lazım geldiğini bildirdi. Evladlarından hiçbir muhalefet görmedi. Üstelik onlar;

- Ey babamız! Adağını yerine getir! İstediğini yapmakta serbestsin! dediler.

Abdülmuttalib, kur’a çekerek kurban olacağı oğlunu tesbit etti. Kur’a, en çok sevdiği oğlu, alnında Allahü teâlânın habibi Muhammed aleyhisselamın nurunu taşıyan Abdullah’a çıkmıştı.

Abdülmuttalib, bir an sendeledi, göz pınarları yaşla doldu. Allahü teâlâya verdiği sözü yerine getirmeliydi. Çaresiz bir eline bıçağı, bir eline ciğerparesi Abdullah’ı alarak, Rabbine verdiği sözü yerine getirmek için Kabe’ye vardı.

Gözü yaşlı baba, Abdullah’ı kurban etmek için bütün hazırlıklarını tamamladı. O esnada, Kureyş’in ileri gelenleri, hayret dolu bakışlarla hadiseyi takib ediyorlardı.

İçlerinden Abdullah’ın dayısı;

- Ey Abdülmuttalib! Dur! Biz senin bu oğlunu boğazlamana asla razı değiliz. Eğer böyle bir iş yaparsan, bundan sonra Kureyş arasında adet olur. Herkes oğlunu kurban için nezredip keser. Böyle şeye ön ayak olma! Sen, adağını başka bir şekilde yerine getir!.. dedi.

Sonra; “Bir kahine sor da sana yol göstersin” diye teklifte bulundu. Abdülmuttalib, bu söz üzerine, Hayber’de bulunan Kutbe adındaki kahine gitti ve durumu anlattı. Kahin sordu;

- Sizde bir insanın diyeti ne kadardır?

- On devedir.

- O zaman, on deve ve oğlunuz arasında kur’a çekiniz. Kur’a oğlunuza çıkarsa, on deve daha artırarak yeniden kur’a çekiniz. Kur’a develere çıkıncaya kadar böyle artırarak devam ediniz.

Abdülmuttalib, sevinç içinde hemen Mekke’ye döndü ve kahinin dediği gibi yaptı. On deve artırarak defalarca kur’a çekti. Hep Abdullah’a çıktı. Ancak deve sayısı yüze çıkınca, kur’a develere isabet etti. İhtiyat olsun diye iki defa daha çekti. Her iki kur’a da, develere çıktı.

Abdülmuttalib; “Allahü ekber! Allahü ekber!” diyerek tekbirlerle develeri kesti. Etlerini kendisi ve oğullarından hiçbiri almadı. Hepsini fakirlere dağıttı.

Bir de İsmail aleyhisselamın kurban edilme hadisesi vardır: Peygamber efendimiz; nesebi İsmail aleyhisselama dayandığı için; “Ben, iki kurbanlığın oğluyum” buyurmuştur.