Hiçbir kimsenin huyu, yaratılışdaki gibi kalmaz. Sonradan değişebilir. Ahlâk değişmeseydi, Peygamberlerin getirdikleri dinler faydasiz, lüzûmsuz olurdu. Âlimlerin sözbirliği ile koymuş oldukları terbiye ve cezâ üsûlleri abes olurdu.Bütün ilim adamları, çocuklarına ilim ve edeb vermiş ve terbiyenin fayda sağladığı her zaman görülmüştür.

O halde, ahlâkın değiştiği güneş gibi meydandadır. Şu kadar var ki, bazı huylar pek yerleşmiş, rûhun özelliği gibi olmuştur. Böyle huyları değiştirmek, yok etmek pek müşkil olur. Böyle ahlâk, en çok, câhil, kötü kimselerde bulunur. Bunu değiştirmek için, ağır riyâzet ve çok mücâhede lâzımdır.

Nefsin zararlı, kötü isteklerini yapmamak için çalışmağa “Riyâzet” denir. Nefsin istemediği faydalı, güzel şeyleri yapmağa “Mücâhede” denir.

Câhiller, ahmaklar, huy değişmez diyerek, nefis ile mücadele etmiyorlar. Kötü huylarını temizlemiyorlar. Böyle kabûl edip de, herkes kendi arzûsuna bıraklırsa, kabâhatli olanlara cezâ verilmezse, insanlık kötülüğe gider.

Bunun için, Allahü teâlâ, kullarına merhamet ederek, onları terbiye etmek, iyi ve kötü huyları öğretmek için Peygamberler “aleyhimüsselâm” gönderdi. Bu muallimlerin en yükseği olarak, habîbi olan Muhammed “aleyhisselâm”ı seçti.

Onun dîni ile, önce göndermiş olduğu bütün dinleri değiştirdi. Onun dîni, bütün dinlerin sonuncusu oldu. Böylece, iyiliklerin hepsi, terbiye üsûllerinin cümlesi, Onun parlak dîninde yer aldı.

Aklı olanların, iyiyi kötüden ayırt edebilenlerin, bu dinden elde edilmiş olan ahlâk kitaplarını okuyarak, öğrenerek ve işlerini buna göre tanzîm ederek, dünyada ve âhırette rahata ve huzûra, saadete, kurtuluşa kavuşması ve böylece âile ve cemıyyet hayatının düzenine yardım etmiş olması lâzımdır.

Güzel ahlak sahibi olan, dünyada rahat ve huzur içinde yaşar, ahırette de sonsuz Cennet nimetlerine kavuşur. Hakikat kitabevinin (0212 523 45 56) yayınladığı “İslâm Ahlâkı” kitabında, güzel ahlâk çok geniş ve sade bir şekilde anlatılmaktadır. Herkese tavsiye ederiz.