Buna fani dünya derler
Buna fani dünya derler,
ne sen Bâki, ne ben Bâki
Sultan’üş Şûara Bâki’nin asıl ismi Muhammed Abdülbâki’dir.. Babası müezzin Mehmed Efendi, saraç çırağı olan oğlu Bâki’yi ilmi gayreti sebebiyle medreseye gönderdi.
Dönemin ünlü müderrislerinden ders alan Bâki, şâir ve âlim Nev’î, şâir Üsküblü Valihi, Edirneli Mecdî, büyük âlim ve târihçi Hoca Sa’deddin Efendi birlikte rahle-i tedris gördü. Medreseden icazetle mezun olup, müderrislik, kadılık, kazaskerlik gibi vazifelerde bulundu. Âlim ve edib olan Bâki beytleri ile nam saldı.
Kanuni Sultan Süleyman çok hürmet ettiği Bâki’ye sair bir zamanda her nasılsa celâllendi. Kanuni de, ‘Muhibbî’ adıyla bilinen iyi bir şâir olması hasebiyle, Bâki’ye dört mısra ile fermân eyledi:
Bâkî bed. Azm-i bülend, Bursa’ya red. Nefy-i ebed. (Bâki kötü adam gibi, yüksek kararım odur ki, Bursa’ya gönderilsin. Gözüm görmesin)
Bâkî; fermân kendisine okunur okunmaz ve duraklamadan, irticâlen (aniden) elçiye cevap söyler: N’olakim nefy-i ebed azm-i bülend olunsa ey Bâkî, Bilesin ki cihân mülkü değil Süleymân’a bâkî, Şâhâ azminde isbât-ı tehevvür eyledin ammâ, Buna fânî dünyâ derler; ne sen bâkî, ne ben bâkî! (Ne olur yüksek karar alınmışsa, Süleyman Aleyhisselam’a kalmayan dünya sana mı kalacak, Tabii padişah olarak iyi kızıyorsun, bu kararınla da celâlini gösterdin amma, bu dünya kimseye kalmaz)
Bu cevabı alan Sultan Süleyman Han, çok duygulanır ve fermanı geri alır. Şu anda bu iki mübârek zatın kabirleri Süleymaniye Camii’nin avlusunda yan yanadır.