Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâya şükürler olsun ki, bizlere Ramazan-ı şerifi idrak etmeyi, oruç tutmayı, nasip eyledi; bu ne büyük nimettir! Ramazanın her günü bayramdır. Bayram neşe günüdür. Çünkü ramazan ayında günahlar affolur, ne kadar neşelensek azdır. Öyle bir mağfiret ayı ki, en büyük günahlar affoluyor. Bunlar ne büyük müjdedir!

Ramazan-ı şerifte rahmet, mağfiret, nur yağıyor. Hele son on gün içinde Kadir Gecesi var. Özellikle bu günlerde birbirimize dua etmeliyiz. (Düâ-i zahr-ül gayb icabete makrundur) buyuruluyor. (Gıyaben yapılan dua, icabete daha yakındır) demektir.

Âhir zamandayız. (Elhamdülillah çok iyiyim) demek sanki unutuldu. Derdi, sıkıntısı olmayan insan kalmadı. Halbuki iman varsa her şey vardır, iman yoksa hiçbir şey yoktur. Her şeyin aslı, esası imandır. Başka şeyleri dert edinmemeli.

Peygamber efendimiz ve Onun vârisi olan bütün Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi, (İmanla öl, gerisine karışma) buyuruyorlar. Çünkü bir şey ne kadar kıymetliyse, hırsızı ve düşmanı da o kadar şiddetli olur. İman, Cennetin kapısını açan anahtar, Cennete girmenin tek şartıdır. İbadetle Cennete girilmez. İbadet imanı korumak içindir. Cennete girmeye sebep, doğru imandır yani Ehl-i sünnet itikadıdır.

Dinimize uymak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi zayıflatır. Bu sebeple nefs, kalbin dinimize uymasını istemez. Dinsiz, imansız olmasını ister. Aklına uymayıp, nefsine uyan, bunun için dinsiz olmaktadır. İnsan ya nefisle veya onun zıttı olan akılla hareket eder. Aklıyla hareket eden, nefsin bu düşmanlıklarını bildikten sonra onu frenler, ona uymaz. İnsan nefsine demeli ki:
Senin isteklerin bana ters geliyor. Çünkü doktora gitsek, doktor tedavi etmek için ilaç verir ve bazı perhizler yaptırır. Biz de onun dediklerine uyarız. Madem doktora peki diyoruz, kalbin doktoruna, yani Ehl-i sünnet âlimlerine niçin peki demeyelim? Niçin bu büyüklere uymayalım? Doktora isyan etsek, neticede bu vücut dünyada birkaç gün sıkıntı çeker, bu da geçip gider. Ama âlimleri dinlemeyip kalbimiz hasta olarak ölürsek, kabir azabından başlayarak, Cehennem azabına kadar ne azaplar görürüz.

Bu yüzden nefsimize değil, büyüklerin Ehl-i sünnet kitaplarında bildirdiği şekilde dinimize uymalıyız.