Ehl-i sünnet âlimlerine göre halîfelikten konuşmak, dînin esâs bilgilerinden değildir. Yani imana bağlı birşey değildir. Fakat, bazıları bunda taşkınlık yaptığından âlimler halîfeliğe âid bilgileri, kelâm ilmine, yani iman bilgisine sokmuş, işin doğrusunu bildirmişlerdir.

Peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed aleyhisselamdan sonra müslimânların halîfesi, yani Peygamber efendimizin vekîli ve müslimânların reîsi, Ebû Bekr-i Sıddîkdır “radıyallahü anh”. Ondan sonra, halîfe Ömer-ül-Fârûkdur “radıyallahü anh”. Ondan sonra, Osmân-ı Zinnûreyn “radıyallahü anh”, ondan sonra, Alî ibni Ebî Tâlibdir “radıyallahü anh”.

Bu dördünün üstünlük sıraları, halîfelikleri sırası gibidir. Bunlardan ilk ikisinin, diğer ikisinden daha üstün olduğunu, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbi’în-i ızâmın hepsi söylemiştir. Bu sözbirliğini, din imâmlarımız bildirmektedir. Buna inanmıyan, yâ câhildir veyâ inâdcıdır

İmâm-ı Alî “radıyallahü anh” buyuruyor ki, “Beni, Ebû Bekr ile Ömerden “radıyallahü anhümâ” üstün tutan, iftirâ etmiş olur. İftirâ edenleri dövdükleri gibi, onu döverim”.

Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, buyuruyor ki: Peygamberimiz buyurdu ki, “Allahü teâlâdan istedim ki, benden sonra Alî “radıyallahü anh” halîfe olsun. Melekler dedi ki: Yâ Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem”! Allahü teâlânın dilediği olur. Senden sonra halîfe, Ebû Bekr-i Sıddîkdır.”

Abdülkâdir-i Geylânî “kuddise sirruh” yine buyurdu ki, Alî “radıyallahü anh” dedi ki, Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” bana buyurdu ki:” Benden sonra halîfe Ebû Bekr olacaktır. Ondan sonra Ömer, ondan sonra Osmân, ondan sonra da sen “radıyallahü anhüm” olacaksın!”.

İmâm-ı Hasen, İmâm-ı Hüseynden daha üstündür “radıyallahü anhümâ”. Ehl-i sünnet âlimleri “rahmetullahi aleyhim ecma’în” buyurdu ki: İlimde ve ictihâdda Âişe “radıyallahü anhâ”, Fâtımadan “radıyallahü anhâ” üstündür.

Abdülkâdir-i Geylânî “radıyallahü anh”, (Gunye) kitapında diyor ki, “Âişe “radıyallahü anhâ” daha üstündür”. İlimde ve ictihâdda Âişe, zühd ve dünyadan kesilmekde ise, Fâtıma daha ileridir. Bunun içindir ki, hazret-i Fâtımaya (Betûl) yani çok temiz demişlertir “radıyallahü anhümâ”.

Âişe “radıyallahü anhâ” ise, Eshâb-ı kirâma İslâmiyeti öğretirdi. Eshâb-ı kirâm, bütün müşkillerini, ondan sorup öğrenirdi.