Koca Ragıp Mehmed Paşa Devlet-i Osmanî’nin yetiştirdiği tarihe adını şerefle yazdıran müstesna zatlardan biriydi. Üçüncü Mustafa Han ve Üçüncü Osman Han saltanatında sadrazamlık yapmış, Ragıp Paşa, Ordu-yu Hümayun Riyaseti, Tebriz Defter Emâneti, Hemedân Riyâset Vekâleti, Revan-Bağdat Defterdarlığı, Reis’ül Küttablık, Osmanlı temsilcisi, Cizye muhasebecisi, Halep, Rakka, Mısır Valisi gibi daha sayamadığımız onlarca görevde yer almış büyük bir devlet adamıdır. Şair kişiliği ile tanınır. “Merd-i kıpti şecaatin arzederken sirkatin söyler” (Çingene erkeği, yiğitliğini anlatırken, hırsızlığını söyler!)” beyti, darb-ı mesel olmuş, şiirleri yakıp kavurmuştur.

Ayrıca bilgi birikimi, devlet yönetmedeki becerisi ve de zamanının kriminal suçlularını yakalamaktaki zekâsı ve nüktedân yönü onu başvezirliğe kadar taşımış, halk tarafından çok sevilmiştir. Ragıp Paşa reisülküttab iken taşra ulemâsından bir mübârek iftar için misafir olur. Ramazan-ı Şerif’de iftar esnasında alim-i mezbur, lisan-ı etrak (türkçe lisânı ile konuşmak) üzre mütekellim olduğundan,

- Hamden-li’llahi teala bu sene-i mübarekte ‘ıramazan-ı şerif’ mevsim-i mu’tedile (bahara) tevafuk eyledi” demiş. Nüktedân Ragıp Paşa:


-Vakıa hoca efendi, isabet buyurduğunuz şüphenizi hâl eyleyelim! deyip. Bu ıramazan-ı şerifin evvelinde olan elif, (ı) burada ne içün gelmüştür? dedikte, alim-i mezbur, hurdeyi fehm (ince anlayış) ile hemen o anda;


- Bre ne ola ki, Iragıp ibaresinde olan elif gibidir” der. El-hak, tabii ki bu hâller letaif-i acibedendir.