Latif bir şikayet
İstanbul’dan Hacca giden İbrahim efendi adındaki bir zat, yolda yüzü kızararak sadaka isteyen bir dilenciye, başakları gibi beş on kuruş vererek başından savmadı ve ihtiyacını tamamen karşılayacak kadar para verdi. Bir sabah Kâbeyi tavaf ederken bu İbrahim efendi baktı ki, birisi bütün Müslümanların Kıblegahı yanında saygısızca uzanmış yatıyor. Hemen adamı uyandırdı ve:
-Burada en küçük saygısızlık, en büyük günahı netice verir. İstirahatini başka yerde yap. Biz burada hürmet ve saygı ile tavaf ederken, senin laubalice yatışın bize ağır geliyor. Senin de günahın çoğalıyor.
Bu sözleri yarı tebessümle dinleyen adam sesini çıkarmadan kalkıp gitti. Hacı İbrahim Efendi de, iyi bir iş yapmanın huzuru ile tavafına devam etti. O gece İbrahim efendi gördüğü rüyada, ak sakallı nurani yüzlü iki zatın şu sözlerine muhatap oldu:
-Biz Resûlullah “Sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin gönderdiği elçileriz. Hemen önümüze düş, mahkemeye gideceksin! Ve İbrahim efendiyi alarak çölün ortasına doğru hızla yürüdüler. Hurma ağaçlarıyla çevrilmiş, şırıl şırıl suları akan bir bahçenin ortasında beyaz bir binanın önünde durdular. Ak sakallı zat içeri girdi.
-Getirdi yâ Resûlullah...dedi.Dışarıdan bunu duyan İbrahim efendiyi bir titreme aldı. İçeri girince baktı ki, bir mahkeme teşekkül etmiş. Hakim makamında oturan da Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz, davacı yerinde de uykudan uyandırdığı adam var. Bu manzara karşısında iyice şaşıran İbrahim efendi, utancından ayaklarının ucuna basarak suçlu mevkiine geldi ve titreyerek ayakta beklemeye başladı.Bir anlık sükuttan sonra Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz hitap etti:
-Sen bu kardeşini uykusundan uyandırmak suretiyle istirahatine mani olmuşsun, şimdi senden davacı, ne dersin İbrahim efendi? Utancından bir türlü yukarı bakamayan İbrahim efendi, titrek bir sesle:
-Yâ Resûlullah, onu uykusundan uyandırdığım doğru, fakat maksadım istiraha tine mani olmak değildi. Beytullah’ın yanı başında uzanarak yatması ahirette şiddetli azap çekmesine vesile olacağından, mü’min kardeşimizin daha fazla günaha girmesine mani olmak kasdıyla bu ikazı yapmıştım. Yoksa kardeşimizi rahatsız etmek aklımdan geçmez. Bu ifadeye bir diyeceği olup olmadığı sorulan davacı dedi ki:
-Yâ Resûlullah, madem ki kardeşimizin maksadı beni rahatsız etmek değil, bilakis bana iyilik yapmakmış, o halde ben de hakkımı helal ediyorum, davamdan vazgeçiyorum. Bu söz üzerine beraat eden İbrahim efendi, kan ter içinde mahkemeden kurtularak yerine geldi. Ertesi sabah uyandığında hâlâ rüyanın tesirindeydi. Erkenden Mescid-i Haram a gelip, rüyada başına gelenleri düşüne düşüne tavaf ederken, aynı adamın aynı yerde uyuduğunu gördü ve:
-Şu yaptığını gördün mü? Beni Resûlullah’a şikayet ettin, hâlâ heyecandan titremek teyim.Adam gülerek şu cevabı verdi:
-Ben çok fakir bir adamım. Geçenlerde ciddi bir aile sıkıntısı ile karşılaştım. Yüzümü kızartarak senden sadaka istedim. Sen de beni başkalarına yüz suyu döktürmeyecek kadar bir yardımla kurtardın. Bu iyiliğine karşılık ben de seni Resûlullah ile görüştürmek istedim ve bu bahaneyi buldum. Maksadım şikayet değil, seni Resûlullah ile görüştürmek idi. Fakat sen hakim mevkiinde oturan Resûlullah’a bakmadın.