Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir

Bir kavmin efendisi, onlara hizmet edendir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber efendimiz, (Bir kavmin efendisi, en makbulü, onlara hizmet edendir. Hizmet edene, âhirette hesap da sorulmaz, azap da...

Eden kendine eder

Eden kendine eder

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dinimiz, baştan sona iyilik etmek, din kardeşine faydalı olmak dinidir. Bir Müslümanın, din kardeşinin dünya veya...

Dünya bizi terk etmeden biz terk edelim

Dünya bizi terk etmeden biz terk edelim

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Mübarek bir zat, ticaretle uğraşan talebesine, (İş yerinize, dost düşman her çeşit insan gelir. Tedbir alıyor musunuz?)...

Dine hizmet, ateşten gömlek giymek gibidir

Dine hizmet, ateşten gömlek giymek gibidir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dine hizmet, ateşten gömlek giymeye benzer. Yani vebali ağırdır, çok hassas, çok dikkatli olmak gerekir. Dine hizmetten...

Din ve fen

Din ve fen

İslam tarihini inceleyenler bilirler. Târîh boyunca hiçbir zamanda, hiçbir teknik başarı, hiçbir fennî hakîkat, İslamiyete ters...

Eğer senin yanında makbul oldu ise

Eğer senin yanında makbul oldu ise

Geçmiş ümmetlerde gurbete çalışmaya giden üç arkadaş, bir ara yoğun bir yağmura mâruz kalınca yol kenarındaki bir mağaraya sığınırlar. Ne...

Bütün insanlar dört sınıfa ayrılmıştır

Bütün insanlar dört sınıfa ayrılmıştır

Büyük islâm âlimi İmâm-ı Gazâlî hazretleri insanları dört kısma ayırmaktadır: Bunlardan birinci kısmdakiler, dünyada yimek...

Esas hasta benmişim

Esas hasta benmişim

Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin gözlerinde aşırı ağrı meydana geldi. Herkese iyilik eden, cömertliği ile meşhur bir doktor çağırdılar, bu doktor,...

Habercinin vazifesi haber vermektir

Habercinin vazifesi haber vermektir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İmanımızı muhafaza edip, imanla ölmek için, dinimizi doğru olarak öğrenip, emir ve yasaklara uymamız ve her gün...

Kadın aklı

Kadın aklı

Vaktiyle,  bir derviş bir Ramazan akşamı iftara davetliydi. Derviş, yatsıya yakın, evine döndü ve karısından mümkünse kendisi için sofra...

En üstün ve en şerefli olan insandır

En üstün ve en şerefli olan insandır

İnsan, mahlûklar içinde, en üstün ve en şerefli olanıdır. Bütün cisimler madde olmaları bakımından birbirlerinden farksızdır. Hepsinin...

Oruç tutmanın hem rûha …

Şükredenlere çok mükâfât verilecektir. Şükür, İslâmiyet’e...

Medenî olmanın iki şart…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Medeniyet, şehirleri...

Ermeni tehciri

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti...

Her yıl daha kötü olac…

Zamanımızda helâl ve haramı gözetmek, hatta...

Ammâr Bin Yâser

Şehîd oğlu şehîd. Ammâr bin Yâser, ilk...

Dünya bizi terk etmeden…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Mübarek bir...

Kainatin Efendisi

Nur’un Amine’ye geçmesi

Kurban edilmekten kurtulan, Abdullah, büluğ...

Mübarek göğsünün yar…

Süt anne Halime Hatun anlatır: Server-i...

Hazret-i Hadice ile evlen…

Hazret-i Hadice validemiz, Varaka bin...

Eshab-ı kiram

Abbâs Bin Abdülmuttalib

Peygamberimizin amcası. Hazret-i Abbâs, gençlik zamanında...

Ümm-i Ümare

Eshabın kadın kahramanlarından. Ümm-i Ümare, Uhud...

Selmân-ı Fârisî

Ehl-i beytten sayılan İranlı sahâbî. Eshâb-ı...

Hikmetli Sözler

En hayırlı iş, İslamiyet’…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Merhum...

Altı cilt Mektubat'ın öze…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Üç...

Evliyaları sevmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allahü...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Hüküm neticeye göre verilir. Bir kimsenin yaptığı bir şey hakkında hüküm verileceği zaman, o şeyin sonucunu görmek lazımdır. Sonucu görmeden hüküm vermek doğru olmaz.

Mesela hastalık, her şeye manidir. Onun için de, neticesi düşünülmediği zaman, hastalığın kendisine iyi denmez. Talep de edilmez. Peygamber efendimiz, (Yâ Rabbî, bana sıhhat ver, âfiyet ver) buyuruyor. Peygamber efendimiz böyle sıhhat, âfiyet isterken, biz hastalık isteyemeyiz. Böyle bir talebimiz yokken hasta olursak da, şu gibi neticeleri vardır:
1- Günahları döker.

2- İnsanı dünyadan soğutur. Âhirete yaklaştırır.

3- Âhirette, Cennette büyük nimetlere kavuşturur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
(Dünyada dert ve belâ, hastalık, eziyet, üzüntü çeken ve sabreden Müslümanlar, âhirette çok sevaba kavuşacaklar. Onlara Cennette çok yüksek dereceler, çok yüksek mevkiler, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği çok kıymetli büyük köşkler verilecektir. Öyle nimetlere kavuşacaklar ki, dünyada bu acı ve ızdırabı çekmeyen Müslümanlar, bunları görecekler de imrenecekler, “Ah keşke, dünyada bizim bütün vücudumuzu doğrasalardı, etlerimizi lime lime kesselerdi de, o acıları, bunların çektiğini biz de çekseydik ve onlara sabretseydik de şimdi bugün biz de şu nimetlere, şu yüksek derecelere kavuşsaydık” diyecekler.)

Hastalık nimettir
O hâlde, hastalığın neticesi çok güzeldir. Bu yüzden, (Hastalık kötüdür) de denmez. Esasında, hastalık bir nimettir. Farz edelim ki, bir yere yürüyerek iki ayda, arabayla iki günde ve uçakla iki saatte gidiliyor. Allahü teâlânın rızasına kavuşurken de, sağlıklı bir insan, yürüyerek giden gibidir. Bacağı kırık veya biraz hasta olan, arabayla giden gibidir. Daha çok hasta olan ise, uçakla giden gibidir. Herkesin iki ayda varacağı yere iki saatte varır. Yani hastalık, aynı menzile süratle kavuşturan bir araçtır. Allahü teâlâ bunu sevdiklerine verir. Öyleyse, hastalık gelirse, bu lütf-i ilahidir, merhamettir, bunun kıymetini bilmemiz lazımdır. Fakat istemek yanlıştır ve tedavi olmak sünnettir.