Abdullah Bin Revâha

Abdullah Bin Revâha

Resûlullahın şâiri. Hicretin yedinci senesi idi... Sevgili Peygamberimiz ve Eshâbı hep birlikte, Medîne'den hareket ettiler. Niyetleri;...

İyilik etmenin zirvesi

İyilik etmenin zirvesi

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: (Men hadime hudime) yani (Hizmet edene hizmet edilir) hadis-i şerifi gösteriyor ki, kim hizmet ettiyse, mutlaka birileri de ona hizmet...

Veren olgun, alan uygun olmalıdır

Veren olgun, alan uygun olmalıdır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Güneş hayat kaynağıdır. Güneş enerjisi olmazsa, hiçbir canlı yaşayamaz. Çünkü Güneş yalnız ışık...

Kötü huylardan temizlenmek

Kötü huylardan temizlenmek

Her ilmin, her fennin şubeleri vardır. Şubelerin birleştikleri noktaları bulunur ki, bu noktalarda, o ilmin bütün kolları tek birşey olur. İşte bu tek nokta, o...

Bir ağadır gidiyor!..

Bir ağadır gidiyor!..

Osmanlı’nın en önemli devlet adamlarından Sadrazam Koca Ragıp Mehmed Paşa’dan çok bahsedildi. Paşa, Devlet-i Osmani’nin neredeyse bütün...

İyiliğin peşinden imtihan gelir

İyiliğin peşinden imtihan gelir

Salih bir zat vardı. Çok cömertti. Elinde avucundakileri muhtaçlara dağıttığı gibi, yardım isteyen fakirler olursa, onlara belli etmeden, başkalarından...

Sevde Binti Zem'a

Sevde Binti Zem'a

Peygamberimizin hanımlarından. Hazret-i Sevde, amcasının oğlu Sekran bin Amir ile ilk evliliğini yapmıştı. İslâmiyetin geldiği ilk yıllarda; kocası Sekran ile iman...

İnsana yakın olan daha üstündür

İnsana yakın olan daha üstündür

Canlıların en üstünü insandır. Diğerleri insanlara yakınlığına göre üstündür. İnsana en yakın olanları at, maymûn, fil ve...

Yumuşaklık insanın süsüdür

Yumuşaklık insanın süsüdür

İslâm ahlâkı ile ahlâklanmış bir müslüman, farzları yapar, haramlardan kaçınır. Haramlardan kaçınmak da, iki...

Abdullah Bin Atîk

Abdullah Bin Atîk

Medîneli ilk Müslümanlardan. Medîne’de, hicretten önce Hazret-i Es’ad bin Zürâre’nin ve Peygamberimiz tarafından...

Sultan-ı selâtin-i zaman!

Sultan-ı selâtin-i zaman!

Kanuni Sultan Süleyman, Atlas okyanusundan Umman denizine, Macaristan, Kırım ve Kazan’dan Habeşistan’a kadar uzunan büyük imparatorluğu, Allahü...

Kavanozda kalan el

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Hindistan’da maymun...

Gece uyanınca

Peygamberimiz buyurdu ki: “Gece uyanınca, şu...

Elçi Hazretleri Merak E…

Kırım harbi arefesinde Rusya, fevkalade elçi...

Tefsir nedir?

Tefsîr, din büyüklerinin kalblerine doğan bir...

Hikmet Baba

Çeşitli hâlleriyle hikmet saçan bir derviş, “Bunda...

Musul’un Osmanlı hâkimi…

Yavuz Sultan Selim Han, Safevîlerle yapılan...

Kainatin Efendisi

Allah’ın adı ile oku!..

Peygamber efendimiz kırk yaşında... Ramazanın...

Bahira’nın beklediği mis…

Efendimiz on iki yaşlarında iken...

Süt anne Halime Hatun

Amine validemiz, nurlu yavrusunu kucağına...

Eshab-ı kiram

Abdurrahman Bin Avf

Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri. Abdurrahman...

İmrân bin Husayn

Meleklerle konuşan Sahâbî. İmrân bin Husayn...

Mikdâd Bin Esved

Resûlullahın süvârilerinden. Hicretin ikinci yılında Bedir...

Hikmetli Sözler

Kur’ân-ı kerimi anlamak i…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Sabır ve namazla yardım i…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Zafere...

Allah bir kulunu severse

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: (Cuma...

Cennetle müjdelenenlerden.

Saîd bin Zeyd hazretlerinin babası Zeyd bin Amr, İslâmiyetten önce Peygamberimizle görüşürdü. Allahü teâlânın kendisine verdiği ilhâm ile putlara tapan insanların hâline şaşar, putperestliğin şirk olduğunu, onlara kesilen kurbanların etinin yenemeyeceğini düşünürdü.

Bir Allaha inan!
Bu sebeple kendine yeni bir din bulmak için, Suriye taraflarına gidip, Hazret-i İbrahim dînine girerek Hanîflerden oldu. Mekke’ye döndüğünde, câhiliye âdetlerinden biri olarak kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlerle mücâdele etti. Kız çocuklarının çoğunun ölümden kurtulmalarına sebep oldu.

Oğlu Saîd’e de sık sık, “Bir Allaha mı, yoksa bin ilâha, putlara mı inanayım” der, onu Allaha inanmaya teşvik ederdi. Bu sebepledir ki, Peygamber efendimiz, Saîd’e Müslüman olmasını söyleyince, Hazret-i Ömer’in kızkardeşi olan hanımı Fâtima ile birlikte hemen Müslüman oldu.

Muhammed aleyhisselâm, İslâm dînini tebliğe başladığında, ilk katılanlardan olup, ilk inananların arasına girdi. Habbâb bin Eret, evlerine gelip, onlara Kur’an-ı kerim okurdu.

Hazret-i Ömer bin Hattâb da Saîd bin Zeyd’in evinde okunan Kur’an-ı kerimden kalbi yumuşayıp, tesiri altında kaldı. Kur’an-ı kerimi okuyup, fesâhati, belâgati, mânaları ve üstülüklerine hayran kalıp, düşmanlığı silindi. Bunun üzerine, Resûlullahın yanına gidip îman etmekle şereflendi.

Saîd bin Zeyd Müslüman olunca, Mekke’deki diğer Eshâb-ı kirâm gibi müşriklerden çok eziyet çekip, işkence gördü. Mekke’de suikast, işkence, zulüm ve tazyikler artınca, Peygamber efendimizin müsaadesi ile Habeşistan’a hicret etti. Sonra Medîne’ye geldi.

Hicret-i Nebevî’den sonra, Resûlullahın emriyle Hazret-i Talha bin Ubeydullah ile beraber Suriye tarafına, oradakilerin hâllerini incelemek ve araştırma yapmak vazifesiyle gönderildi. Bu vazifedeyken, Ebû Süfyân’ın başkanlığındaki kervanın durumunu araştırdı.

On kişi Cennettedir
Bedir gazâsında bulunmadıysa da, Peygamber efendimiz onun oklarını attılar. Ganimetten pay ayrıldı. Peygamber efendimizin diğer bütün gazvelerine katıldı.

Bir gün Peygamber efendimiz buyurdular ki:
- On kişi Cennettedir. Ebû Bekir Cennettedir. Ömer, Cennettedir. Osman Cennettedir ve Ali, Zübeyr, Talha, Abdurrahman bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrâh, Sa’d bin Ebî Vakkâs Cennettedirler. Peygamberimiz bu dokuz kişiyi zikredip, sustular. Eshâb-ı kirâm suâl ettiler:
- Yâ Resûlallah onuncusu kimdir?
Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Saîd bin Zeyd Cennettedir.

Saîd bin Cübeyr der ki:
Hazret-i Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Sa’d, Saîd, Talha, Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf’ın Resûlullahın katındaki yerleri bir idi. Savaşta onun önünde, namazda arkasında idiler. Hadis kitaplarının en kıymetlisi olan Buhârî ve Müslim bunu böylece bildirmektedir.

Saîd bin Zeyd, Hazret-i Ebû Bekir halîfe olunca, ona bîat etti. Hazret-i Ömer’in hilâfeti zamanında, Ecnadeyn savaşında süvâri kuvvetlerine, Fihl savaşında piyâde birliklerine kumanda etti. Şam’ın kuşatılmasına katılıp, şehrin fethinde bulundu.

Âhirette rahmet bahşeder!
Yermük savaşına da katıldı. Savaşın en kızgın ânında, düşman birlikleri İslâm ordusunun sol tarafına saldırdılar. Düşman galip gelecek gibiydi.

Hazret-i Saîd, hemen atına atlayarak, askerlere şöyle hitap etti:
- Cesâret ve kahramanlık dünyada insana şeref, âhirette rahmet bahşeder. Bu ikisini de kazanmaya çalışalım!

Bu sözlerle coşan İslâm askerleri daha büyük bir gayretle düşmanla savaşmaya başladılar. Sonunda Hazret-i Saîd’in düşman kumandanını öldürmesiyle, düşman paniğe kapıldı. Sonunda her tarafta bozguna uğrayarak Müslümanlar büyük bir zafer kazandı.

Şam şehri feth edilince, Ebû Ubeyde bu şehrin vâliliğini Hazret-i Saîd’e teklif etti. O bunu kabûl etmeyerek dedi ki:
- Ey Ebû Ubeyde! Ben Allah yolunda cihâd etmek istiyorum. Sen vâliliği uygun gördüğün birisine ver.

Hazret-i Ömer’in vefâtından sonra onu kabre koyarlarken, Saîd bin Zeyd ağlamaya başlamıştı. Bunu görenlerden biri sordu:
- Yâ Saîd! Niçin ağlıyorsun?
Bunun üzerine buyurdu ki:
- İslâm dîni ve Müslümanlar için ağlıyorum. Çünkü Hazret-i Ömer’in şehit edilmesi, İslâmda açılan bir gediktir. Bu gedik de kıyâmete kadar kapanmayacaktır.

Saîd bin Zeyd hazretleri, zamanını devamlı ibâdetle geçirirdi. Dünya ve dünya nîmetlerinden daha çok âhireti düşünürdü. Makam ve mevkiyi hiç düşünmez, ancak kendisine bir vazife verilirse, bunu en iyi şekilde yerine getirirdi. Cihâdı çok sever, gösterişi hiç sevmezdi.

Duâsı kabûl olanlardan idi. Bunun için, kendisini kırmaktan herkes çekinirdi. Çok kimse ondan ilim öğrenmiştir. Esmer tenli, uzun boylu ve saçları gür idi. Peygamber efendimizden kırksekiz hadis-i şerif rivâyet etmiştir.

Duâsı kabûl oldu
Bir gün bir kadın, Saîd bin Zeyd hazretlerinin evinin bir kısmının kendi malı olduğu iddiâsi ile mahkemeye müracaat etti. Bunun üzerine Hazret-i Saîd dedi ki:
- Evi ona bırakınız! Ben Resûlullah efendimizin şöyle buyurduğunu işittim:
(Her kim, hakkı olmaksızın bir karış yer alırsa, kıyâmet gününde, yedi kat yerin dibinden başlayarak onun boynuna dolanacaktır.)
Allahım! Eğer bu kadın yalancı ise, gözünü görmez et! Kabrini de evinde yap!

Hazret-i Zeyd’in duâsı tutmuş ve çok geçmeden kadının gözleri görmez olmuş ve kabri evinde olmuştur.

Saîd bin Zeyd, 671 senesinde Medîne’de vefât etti. Cenâzesini Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri yıkayıp, techiz etti.