Zarardan korunmak için

Zarardan korunmak için

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Evden çıkarken, vasıtaya binerken ve korkulu yerlerde, (Bismillahillezî lâ yedurru ma’asmihî...

Herkes sahibiyle ve hocasıyla övünür

Herkes sahibiyle ve hocasıyla övünür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kadı Iyad hazretleri bir gün, (İki şeye çok seviniyor, göklerde uçuyorum. Sanki yıldızlar ayaklarımın altında, elimi...

Allahü teâlâ seni her an görüyor

Allahü teâlâ seni her an görüyor

Bir gün askerler bir mahkumu meydana çıkarırlar. Suçu ağır olmalı ki çok kırbaç vururlar, derileri yarılır. Etlerinden kan sızmaya başlar....

Âsım Bin Sâbit

Âsım Bin Sâbit

Arıların koruduğu sahâbî. Asr-ı saâdette küfür ve şirk karanlıklarından kurtulup, İslâm nûruna kavuşanların hayatlarında, tamamen...

Hadice-tül Kübra

Hadice-tül Kübra

Peygamberimizin ilk hanımı. Hazret-i Hadice; güzelliği, malı, aklı, iffeti, hayâsı ve edebi ile Arabistan'da büyük şöhreti olan bir...

Feyze kavuşmak

Feyze kavuşmak

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Feyz, nur demektir, Allah sevgisi demektir. Kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın razı olduğu şeyleri yaptıran bir...

Uyum içinde olmak

Uyum içinde olmak

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bir hizmette başarılı olmak için, dengeyi gözetmek gerekir. Hem hizmetin kendisinin sıhhatli olması, hem de insanlara sağlıklı...

Kusur, bakan gözdedir

Kusur, bakan gözdedir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: (Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resulullah) sözünün, söylenmesi kolay, ama değeri çok...

Hazret-i Ömer anlayamadı!

Hazret-i Ömer anlayamadı!

Bir gün, Hazret-i Ömer, bir yerden geçerken, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîka birşey...

Bayramı idrak etmek

Bayramı idrak etmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bayramın hususiyeti, günahların affolmasındandır. Allahü teâlâ, bayramları bayram olarak idrak etmek nasip etsin!...

Haramdan kaçmak

Haramdan kaçmak

Haramları, büyük günah ve küçük günah diye ikiye ayırmışlar ise de, küçük günahlardan da, büyük günah...

Abdullah Bin Ömer

En çok hadîs bilen sahâbîlerden. Abdullah bin...

Veren olgun, alan uygun…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Güneş hayat...

Talep edene hizmetçi ol

Gece yarısından sonra, Hazret-i Mevlana’nın dergahının...

Tâbi olmanın üstünlüğü

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Büyük bir...

İstikbal gençlerde

Dinimizin yayılmasında, devamında gençlerin önemli bir...

Vermezse Mabut

Sultan Mahmut han, tebdili kıyafet yaparak...

Kainatin Efendisi

Süt annenin anlattıkları

Halime Hatun, Peygamber efendimizi, süt...

Muhterem annenin vefatı

Sevgili Peygamberimizin, üç-beş yaşlarında bile...

Kurbanlık oğul

Abdülmuttalib’in, Zemzem kuyusunu kazdıktan sonra...

Eshab-ı kiram

Tufeyl Bin Amr

Işık Saçan Sahâbî. Tufeyl bin Amr...

Abdullah Bin Amr Bin Âs

Hadîs-i şerîf yazması ile meşhûr...

Vahşî

Yalancı peygamber Müseyleme’yi öldüren sahabî. Vahşî...

Hikmetli Sözler

Orucun ve iftiraya uğrama…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Günlerin...

İmanın varlığına alâmet

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Biri...

Kendini tanıyan Rabbini t…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ubeydullah-i Ahrar hazretlerine, bu makama nasıl kavuştuğu sorulunca buyurur ki:
(Yalnız, Allahü teâlânın kullarına iyilik etmekle kavuştum. Benim bir huyum var. Herkese yardım ederim. Her zaman birini ziyaret edip duasını almaya çalışırım. Aksini yapmak elimde değil. Bir zaman, medresede dört arkadaş kalıyorduk. Benden başka hepsi bulaşıcı ve çok kötü bir hastalığa yakalandı. Herkes hattâ doktor bana, “O odada kalma, hastalık sana da bulaşır!” dedi. Onlara, “Ölürüm de yine çıkmam, onlar benim arkadaşım, bulaşırsa bulaşsın” dedim. Onların yemeğini, suyunu veriyor, her türlü hizmetlerini görüyordum. Nihayet bir gece hastalığın bana da bulaştığını anladım. Sabah kalkınca da kendimi iyileşmiş ve nura gark olmuş buldum, çok şükrettim. Allahü teâlâ her şeye kâdir, hepimiz sapasağlam ayağa kalktık, iyileştik.)

Her şey tıpla hâllolmaz. Bazen de böyle, Allahü teâlâ bir (Kün = Ol) der, o şey hemen oluverir. Sadece Cenab-ı Hakk’a güvenene Allahü teâlâ yardım eder. Başkasına güvenenin işini ise onlara bırakır.

Bir fakir, zengin birinin kapısına gelir. (Efendim, kaç gündür açım, bir lokma ekmek!) der. Zengin kızar, hakaret eder, kapıyı yüzüne çarpar. Fakir neye uğradığını şaşırır. (Vermeyebilir, ama bu hakaret, bu azarlama niye?) der. Çok ağırına gider. Karşıya geçip bir yere oturur, hüngür hüngür ağlar. O sırada oradan geçen bir âmâ, bunun sesini duyar. Sebebini sorunca fakir, olanları anlatır. Âmâ ona, (Gir koluma, bizim burada bir gecekondumuz var. Orada ne varsa beraber yeriz) der.

Eve gelirler, karınlarını doyururlar. Âmâ, (Burada yatacak yer de var. Ye, iç, yat! Sen benim misafirimsin) der. Fakir çok duygulanır, kalbinin tam inceldiği bir anda ellerini açar, (Ya Rabbî, bir âmâ kulun, fakir olduğu hâlde bana bu iyilikleri yapıyor, bu kulun bana kapısını açtığı gibi, sen de bunun gözlerini aç!) diye dua eder. O anda âmânın gözleri açılır.

Olay duyulunca, o zengin âmâya gelip, (Nasıl oldu bu iş?) der. Âmâ da, (Devlet kuşu ayağına kadar gelmişti, ama sen bu fırsatı kaçırdın. Belki o sana dua etseydi, senin de kalb gözün açılırdı, ama bu nimet bana nasip oldu) der. Kimin duasıyla ne olacağı bilinmez. O hâlde dua almak için fırsatları kaçırmamalıdır.