Allahü teâlâ, insanları olgunlaştırmak ve kalblerindeki hastalıklarını tedâvî etmek için, ezelde merhamet ederek, Peygamberler göndermeği dilemiştir. Peygamberlerin, bu vazîfelerini yapabilmeleri için, itâat etmiyenleri korkutmaları, itâat edenlere müjde bildirmeleri lâzımdır.

Âhirette, birinciler için azâb, ikinciler için sevâb bulunduğunu haber vermeleri lâzımdır. Çünkü insan, kendine tatlı gelen şeylere kavuşmak ister. Bunlara kavuşabilmek için, doğru yoldan sapar, günah işler. Başkalarına kötülük yapar. İnsanları kötülük yapmaktan korumak, dünyâda ve âhiretde râhat ve huzûr içinde yaşamalarını sağlamak için, Peygamberlerin gönderilmesi lâzımdır.

Eski felsefecilerden bazıları, kendi görüş ve hayâlleri ile hâzırladıkları kitapların sürümlerini artırmak için, Peygambere inen kitaplarda okudukları ve bunlara inananlardan işittikleri, ahlâkı güzelleştirmek ve faydalı işler yapmak yollarını bunlara karıştırdılar.

Allahü teâlâ, insanları zayîf yarattı, kendi kendilerine doğruyu bulmaları mümkün değildir. Ayrıca insanları muhtâc yarattı. Giyecek, yiyecek, barınacak, düşmandan korunmak gibi ve daha nice şeylere muhtâctırlar. Bir kimse, kendi ihtiyâclarını yalnızca hâzırlıyamaz. Buna ömrü yetişmez. İnsanların medeni olmaları yani, ortaklaşa çalışmaları, birlikte yaşamaları lâzımdır. Biri yaptığı âleti başkasına verir. Ondan, kendine lâzım olan başka birşey alır.

Medenî, yanî birlikte yaşayabilmek için de, adâlet lâzımdır. Çünkü herkes muhtâc olduğuna kavuşmak ister. Arzû ettiğini başkası alırsa, alana kızar. Aralarında çekişme, zulüm, işkence başlar. Topluluk parçalanır. Toplulukta, alışverişi düzenlemek, adâleti sağlamak için, çok şey bilmek lâzımdır.

Bunların en âdil olarak bildirilmesi lâzımdır. Bunları hâzırlamakta da anlaşamazlarsa, yine karışıklık olur. Bunun için, insanların üstünde bir âdil varlığın hâzırlaması lâzımdır.

Kendi zevklerine, şehvetlerine düşkün olanlar ve kendilerini başkalarından üstün görenler, İslâmiyetin ahkâmını beğenmezler. Bu ahkâma uymak istemezler. Başkalarının haklarına saldırır, günah işlerler. İslâmiyete uyana sevap, uymıyana azap olacağı bildirilince, islâmiyetin düzeni kuvvetli olur. Bunun için, ahkâmı koyanın, cezâyı verecek olanın tanınması lâzımdır. Bunun için de, ibâdet yapılması emir olundu. Hergün ibâdet yaparak, O hâtırlanır. İbâdet, Onun varlığını ve Peygamberini ve âhiretdeki nimetleri ve azapları tasdîk etmekle, inanmakla başlar.