Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İnsanların takdirlerine, iltifatlarına aldanmayalım, aslımızı unutmayalım. Aslımız bir avuç topraktır, topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Cenab-ı Hak, kısa bir süre için bu bedeni kullanma yetkisi vermiştir. Hayırda kullanırsak sonuç hayır, şerde kullanırsak da sonuç elbette şer olur. Allahü teâlâ bir kulunu seviyorsa ona şu iki şeyi verir:
1- Doğru iman nasip edip, İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi, sevdiği büyükleri tanıtıp sevdirir.

2- Ezelde takdir ettiği rızkını, helâlden kazanabileceği hayırlı bir iş nasip eder.

Elbette en hayırlı iş, bu büyüklerin yolunda dinimize hizmettir. Kim evliya zatlara benzerse başarılı olur. Bu büyüklere benzemek, çileye sabretmek demektir. Bu yol çileli, sıkıntılı yoldur. Peygamber efendimizin çektiği sıkıntıyı hiçbir kimse çekmedi. Eshab-ı kiram da çok sıkıntı çekti.

Mevlana Halid-i Bağdadî hazretleri, talebelerinden birinin, kendilerine hor davranıldığından ve devamlı alay edildiğinden şikâyet etmesi üzerine buyurdu ki:
(Bu yolun büyükleri bazen, müridlerin başlarına gelen çeşit çeşit zorluk ve şiddetleri beğenirler ve bunları, müridlerin inkâr ve ihlâsını imtihan için mihenk malzemesi yaparlar. Bu zorluk ve sıkıntılar, niyeti bozuk, alçak kimselerin, bu yola dil uzatmasına, büyükleri inkâr etmesine ve hor görmesine, dolayısıyla temizlerden, sâlihlerden ayrılmasına yol açar. Bazı ham kimselerin hatırına “Eğer benim şeyhim tasarruf sahibi yahut benim yolum hak ise, niçin bizi hemen bu zorluktan ve darlıktan kurtarmıyor?” diye bir düşünce gelir. Bilmezler ki, zorluk, darlık ve şiddet, bu yolun kendisidir ve şeyhinin muradıdır. Hâlbuki bu şüphe ve ithama düşen kimsenin, bu yolda yüzü kara olduğu ortaya çıkar.)

Muhammed Emkenegî hazretleri, bir gün bazı talebeleriyle birlikte dikeni bol bir araziden geçiyordu. Birkaç talebesinin ayakları yalındı. Hemen her adımda bir diken batıyordu. İçlerinden gizlice âh çekiyorlar, ama hocalarının ardından gitmekten bir adım geri kalmıyorlardı. Bir defasında geri dönüp baktı, (Ayağa elem dikeni batmadıkça, murad gülü açmaz) buyurdu. Dikenlere katlanmadan, maksada, murada kavuşulmaz. İşte dünyanın tarifi budur. Âhirette rahat etmek isteyen, dünyada bu dikenli tarladan geçmek zorundadır, başka yolu yoktur.