Allah görüyor ve biliyor

Allah görüyor ve biliyor

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Konuşmamızda, alışverişimizde ve her işimizde Allahü teâlâya hesap vereceğimizi düşünmeliyiz. (O bu, bana ne...

Ölülere yardım etmek

Ölülere yardım etmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ölünün mezardaki hâli, denize düşmüş, boğulmak üzere olup, imdat diye bağıran kimseye benzer. Buna ne...

İbadetlerin kabulü ve helal lokma

İbadetlerin kabulü ve helal lokma

Bütün ibâdetlerin kabûl olması, helâl lokmaya bağlıdır. Büyüklerden çoğu buyurdu ki, ibâdetler on kısmdır: Dokuz kısmı...

İman nimetine nasıl şükredilir?

İman nimetine nasıl şükredilir?

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allah için olan işte sevgi olur. Dünya için olan işte sevgi olmaz. Gerçek sevgi Allah’tan gelir. Buna Allah...

İki cihan sultanı olmak

İki cihan sultanı olmak

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dünya ile âhiret arası göz açıp kapayıncaya kadardır. Bu dünya hayâldir ve geçicidir. Asıl hayat,...

Ya dünya ya âhiret

Ya dünya ya âhiret

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Âhiret, dünyanın zıttıdır. Dünya sıkıntı, âhiret ferahlık yeridir. Cennette gözlerin görmediği, kulakların...

Kalb, ruh ve nefis

Kalb, ruh ve nefis

İnsanoğlunun yaşayabilmesi, hayatiyetini devam ettirebilmesi için nefse ihtiyaç vardır. Fakat, nefis, kendi haline bırakıldığı zaman da zararlı olmaktadır....

Ukayl Bin Ebi Tâlib

Ukayl Bin Ebi Tâlib

Hazret-i Ali'nin abisi. Hazret-i Ukayl Peygamberimizin amcası Ebû Tâlib'in dört oğlundan ikincisidir. Başlangıcından beri İslâma yakınlık...

Abdullah Bin Abbâs

Abdullah Bin Abbâs

Tefsîr âlimlerinin şâhı. Resûlullah efendimiz Mekke’de iken, Abdullah ibni Abbâs’ın annesine buyurmuştu ki: - Senin bir oğlun...

Allah’ın en sevdiği yer

Allah’ın en sevdiği yer

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber efendimiz, (Allahü teâlânın yeryüzünde en çok sevdiği yer, mescidlerdir) buyuruyor....

İlaç rafta dururken

İlaç rafta dururken

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kirâmen kâtibîn melekleri, yapılan her iyiliği ve her kötülüğü yazıyor. Sonra, âhirette...

Ben ağlamayayım da kim …

Emekli bir albay anlatır: Sultan Ahmet...

Namaz ve kurtulan tücca…

Atlı bir eşkıya, Şam ile Medine...

Felç hastası için dua…

İmâm-ı Muhammed bin Sa’îd Busayrî hazretleri...

Hizmet için üç şart

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İslamiyet’e hizmet...

Hadice-tül Kübra

Peygamberimizin ilk hanımı. Hazret-i Hadice; güzelliği, malı...

Abdullah Bin Cahş

Uhud şehîdlerinden. Sa’d bin Ebî Vakkâs hazretleri...

Kainatin Efendisi

Mübarek göğsünün yar…

Süt anne Halime Hatun anlatır: Server-i...

Bahira’nın beklediği mis…

Efendimiz on iki yaşlarında iken...

Zulüm, had safhadaydı...

Yeryüzünün merkezi olan mübarek Mekke’de...

Eshab-ı kiram

Hamne Binti Cahş

Peygamber efendimizin halasının kızı. Ası Ümeyme...

Hatîb Bin Ebî Beltea

Peygamber efendimizin elçilerinden. Hazret-i Hâtib, genç...

Dıhye-i Kelbî

Cebrâil aleyhisselâmın, şekline girdiği sahâbî. Dıhye-i...

Hikmetli Sözler

Sevab kazanmanın kesin yo…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Hayırlı...

Herkesin alın yazısı kend…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kur'an-ı...

Dine hizmet nimetinin şük…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allahü...

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Asıl maksadımız, Allahü teâlânın marifetini elde etmek yani Onu hakkıyla tanımak olmalıdır. Marifetullah iki çeşittir:
Birincisi, ilim yoluyla hâsıl olur. Bunu, âlimler tarif ederler, fakat bu unutulabilir. Çünkü nefs daima isyandadır, gaflettedir, vesvese verir. Bu yüzden de sadece ilim yoluyla marifet sahibi olanlar için imansız ölmek tehlikesi her zaman vardır.

İkinci çeşit marifet ise, hâl yoluyla kalbde hâsıl olur ve evliyadan gelir. Hâl yoluyla marifet sahibi olanlar için imansız ölmek tehlikesi yoktur. Nitekim bir insana baklavanın ne olduğu iyice anlatılsa, onu öğrenir, fakat gün gelir unutabilir. Ama baklavayı yerse, onun tadını artık unutmaz. Nefsine ve şeytana aldanmaz, (Ben bunun tadını biliyorum) der ve imanla ölür.

İşte Silsile-i aliyye büyüklerinin yolunda olanlar çok şanslıdır. Çünkü zülcenahayn olan, yani hem ilim, hem de marifet yoluyla Cenab-ı Hakk'ı bizlere tanıtan İmam-ı Rabbânî hazretleri gibi bir büyüğü tanımış oluyorlar. Bu, Allahü teâlânın, dünyada bir kuluna vereceği en büyük nimettir. Ama bu nimetin elden gitmemesi için, o büyükleri üzmemelidir. Mevlana Hâlid-i Bağdadi hazretleri, (Büyüklerin nazarından düşmek, yedi kat gökten, yere düşmekten beterdir) buyuruyor.

Öyle kimse vardır ki, ilim yoluyla da, hâl yoluyla da marifet alamaz. Safrası bozuk kimse gibidir, baklavanın tadını alamaz, hattâ baklava ona acı gelir.

(El mer’ü mea men ehabbe) hadis-i şerifi, herkesin âhirette, dünyadayken sevdikleriyle beraber olacağını bildiriyor. Onun için, bir insan, hiç değilse bu büyüklerden birini severek kurtulmalıdır. Çünkü Allah’ın dergâhında, ehil ve nâ-ehil beraberdir. O kulların içerisinden biri, Cenâb-ı Hak tarafından sevilip kabul edilse, onunla beraber olanların hepsi Cennete alınır.

Kalb sevgi yeridir, kalbden kalbe sevgi akar, buna (Hubb-i fillah) denir. Bu sevgiye kavuşmanın şartı görmek değil, sevmektir. Mesela Veysel Karanî hazretleri, Resulullah efendimizi görmedi, ama çok sevdi, sevince de feyz aldı, nurlara ve marifetlere kavuştu. Tâbiînin en büyüğü oldu. Ebu Cehil ise, gördüğü hâlde, sevmediği için bu nimetten mahrum kaldı.