Allahü teâlâ, Müslümanlara “Emr-i ma’rûf” yapmağı emrediyor. Yani, benim emirlerimi, bildiriniz, öğretiniz diyor ve “Nehy-i anilmünker” emrediyor. Yani, yasak ettiğim haramları bildiriniz ve yapılmasına râzı olmayınız, diyor.

Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki, “Birbirinize Müslümanlığı öğretiniz. Emr-i ma’rûfu bırakır iseniz, Allahü teâlâ, en kötünüzü başınıza musallat eder ve duâlarınızı kabûl etmez”. Ve buyurdu ki, “Bütün ibâdetlere verilen sevap, Allah yolunda gazâya verilen sevapa göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Gazânın sevapı da, emr-i ma’rûf ve nehy-i anilmünker sevapı yanında, denize nazaran bir damla su gibidir”.

İbni Âbidîn kitabında, “Fıkh âliminin Müslümanlara sağlatığı faydanın sevapı, cihâd sevapından çoktur” diyor.

Bunun için öncelikle çocuklarımıza dinimizi öğretmeliyiz. Çünkü, çocuk, ana baba elinde bir emânetdir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi, her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemişdir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.

Çocuklara iman, Kur’ân ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmağa alıştırılırsa, din ve dünya saadetine ererler. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar. Yapacakları her fenâlığın günahı, ana, baba ve hocalarına da verilir. Tahrîm sûresinde altıncı âyet-i kerîmenin meâlinde, “Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!” buyurulmuştur.

Bir babanın, evlâdını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenâlıkların başı, kötü arkadaştır.

Peygamberimiz “Bütün çocuklar Müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyaya gelir. Bunları, sonra anaları, babaları hıristiyan, yehûdî ve dinsiz yapar” sözü ile Müslümanlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en önemli işin, gençlikte olduğunu bildiriyor. O halde, her Müslümanın birinci vazîfesi, evlâdına İslamiyeti ve Kur’ân-ı kerîmi öğretmektir. Evlâd, büyük nimettir. Nimetin kıymeti bilinmezse, elden gider. Bunun için çocuk terbiyesi, islâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir.