“Zaman gelir Cehennemlikler öyle acıkır ki, bunun tesîri, şiddetli Cehennem azâbına denk olur. Yemek diye feryâd ederler!.."

Ebu Amr el-Haffâf hazretleri hadis âlimlerindendir. 219'da (m. 834) İran’da Nîşâbur'da doğdu. Hadis öğrenmeye önce Nîşâbur'daki âlimlerden ders alarak başladı. Da­ha sonra Bağdat, Kûfe, Medine, Mekke’de büyük âlimlerden ilim tahsil etti. 299’da (m. 912) vefat etti.

Naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
“Bir kimse, kızını iyi bir şekilde terbiye etse; dinini öğretse ve Allahü teâlâ’nın kendisine verdiği nimetlerden kızına da verse o kızı kendisi ile Cehennem arasında perde olur.”

“Zaman gelir Cehennemlikler öyle acıkır ki, bunun tesîri, şiddetli Cehennem azâbına denk olur. Yemek diye feryâd ederler. Onlara, açlığa faydası olmayacak ve kendilerini beslemeyecek olan zehirli dikenden yemek verilir. Yine yemek isterler. Onlara yine dikenli yemekler verilir. Fakat bunları da sindiremezler. Hemen dünyadaki gibi bu yemekleri şarapla hazmettikleri akıllarına gelir ve şarap isterler. Bunlara dikenli bardaklarda şarap yerine irin verilir. Onlar irini ağızlarına yaklaştırınca, dikenler yüzlerini yırtar. İçtikleri midelerine indiği vakit midelerini parça parça eder. Cehennem bekçilerini çağırır ve;

“Ne olur, Allah’a duâ et de bir gün olsun azâbımızı hafifletsin” derler. Cehennem zebanîleri;
“Size açık delîllerle Peygamberler gelmedi mi?” diye sorarlar. Onlar da “Evet geldi. Fakat biz inanmadık” derler. Mâlik’i çağırırlar, gelir ve ona;

“Rabbimiz, hakkımızda iyi bir hüküm versin” derler. Mâlik;

“Sizler burada kalacaksınız” buyurur.

Bu hadîs-i şeriflerin râvîlerinden A’meş şöyle bir açıklama yapmaktadır:
“Bunların bu yalvarışları ile Mâlik’in menfî cevap vermesi arasında bin yıl geçer, diye duydum.” Devamla: “Bu sefer kendi kendilerine, 'Biz Allah’a yalvaralım, bize Allah’tan hayırlısı yoktur' derler ve; 'Ey Rabbimiz, azgınlığımız galebe çaldı. Sapıklıkta kaldık. Bizi Cehennemden çıkar, bir daha isyana dönersek o zaman zalimlerden oluruz' derler. Allahü teâlâ onlara, 'Sesinizi kesin, daha konuşmayın' buyurur. İşte o zaman her iyilikten ümitleri kesilir. O vakit hasret ve nedamet içinde kalırlar.”