Bizim ile münâfıklar arasındaki fark!
Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Bizim ile münâfıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazlarında bulunmaktır.''
Muhammed Ebherî hazretleri hadîs, kırâat, nahiv ve Mâlikî fıkıh âlimidir. İran’da Kazvin’de 289 (m. 902)’de doğdu. 375 (m. 986)’da Bağdâd’da vefât etti. Cemaatle namaz hakkında buyurdu ki:
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem) buyurdu ki: “Cemâatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmiyedi derece daha üstündür.”
“Bizim ile münâfıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazlarında bulunmaktır. Onlar bu iki namazda bulunmazlar.” Şöyle rivâyet edilir: “Selef-i sâlihîn, cemâatle tekbîri kaçırdıkları zaman, birbirlerine üç gün taziyede bulunurlardı. Cemâati kaçırdıkları zaman ise, yedi gün taziyede bulunurlardı.”
Ka’b-ül-Ahbâr (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Dört kimse için mazeret yoktur. Birincisi, Mekke-i mükerremeye gidecek kadar imkânı olup da hacca gitmeyen, ikincisi, önüne konulmuş yemek olduğu hâlde, kapıda duran fakiri eli boş olarak geri çeviren. Üçüncüsü, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkere (iyiliği yapıp, kötülükten menetmeye) gücü yettiği hâlde bunu terk eden. Dördüncüsü, ezanı duyup da ona icabet etmeyen kimse.”
Ebû Sa’îd-i Hudrî (radıyallahü anh) şöyle anlattı:
Biz, yedi kişi bir yerde bulunuyorduk. Yanımıza Resûl-i ekrem geldi ve “Rabbiniz ne buyuruyor biliyor musunuz?” dedi. Biz, “Allah ve Resûlü bilir” dedik. Bunun üzerine Server-i âlem; “Rabbiniz buyuruyor ki; kim evinde abdest alır, sonra ibadet etmek için câmiye gelirse, onun için benim katımda, kendisine azap etmeyeceğime dâir bir ahd olur” buyurdu.
Resûl-i ekrem efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Kırk gün, iftitah tekbirini kaçırmamak şartıyla, beş vakit namazı cemaat ile kılan kimseye; Allahü teâlâ, biri nifaktan, diğeri de Cehennemden azâd olmak üzere iki berât yazar” buyurdu.
Denildi ki: “Kıyâmet günü bir kavim, yüzleri parlak yıldızlar gibi olduğu hâlde haşrolunacaktır. Melekler “Siz ne amel işlediniz ki, yüzünüz böyle parlak?” diye sorarlar. Onlar “Ezanı duyunca başka hiçbir şeye bakmaz, hemen abdest alır, cemaata giderdik” derler. Sonra başka bir topluluk getirilir. Bunların yüzleri ise ay gibi parlamaktadır. Melekler onlara da amellerini sorunca, onlar da; “Biz dünyâda iken, vakit girmeden abdest alırdık” derler. Daha sonra başka bir topluluk getirirler. Onların ise yüzleri güneş gibi parlamaktadır. Onlara da amelleri sorulunca, “Biz ezanı mescidde dinlerdik” derler.