"El-Hakk": "Vâcibü'l-vücûd" yâni varlığı lâzım olan, hiç yok olmayan, dâimâ var olan ve kendisinden başkası yaratmaya lâyık olmayan demektir.
 
"Hak" kelimesi, kullanıldığı yerlere göre, çeşitli mânâlara gelen çok şümûllü bir kelimedir. "Hakîkat" ve "hukûk" kelimeleri de "hak" kelimesinden türemiştir.
"Hak" terimi, dînde de bâzı mânâlara gelmektedir: 1. Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden) biri, 2. İslâmiyet, 3. Gerçek, doğru, 4. Alacak, 5. Pay, hisse, 6. Hâtır, hürmet, 7. İnsanın yapması lâzım gelen şey gibi anlamlara sâhip.
Şimdi bu mânâlarla ilgili bazı açıklamalar yapalım:
1- "El-Hakk": "Vâcibü'l-vücûd" yâni varlığı lâzım olan, hiç yok olmayan, dâimâ var olan ve kendisinden başkası yaratmaya lâyık olmayan demektir.
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
"...Allah, Hak'tır. (Müşriklerin) Allahü teâlâdan başka taptıkları bâtıldır (yok olucudur)." (Hac, 62)
Büyük âlimlerimizden İbrâhim Hakkı Erzurûmî buyurmuştur ki:
"Hak, şerleri hayr eyler/Zannetme ki ğayr eyler/Ârif ânı seyreyler/Mevlâ görelim n'eyler/N'eylerse güzel eyler."
"Hak Teâlâ": "Yüce Allah. Allah celle celâlühü" anlamındadır.
"Hak teâlâ, intikâmın kul eli ile alır
İlm-i hâli bilmiyenler, onu kul yaptı sanır" şiirinde bu mânâ vardır..
Ezher mezûnlarından, Haleb'de kâdılık, Beyrût'ta ise Temyîz Mahkemesi Başkanlığı yapan, 100'ün üzerinde eseri bulunan Yûsuf Nebhânî: "Her gün, "el-Hak" ism-i şerîfini bin defâ söyleyenin huyu ve ahlâkı güzelleşir" şeklinde bir tavsiyede bulunmuştur.
2- Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
"Hak (İslâmiyet) gelince, bâtıl (şirk, puta tapmak) gider. Bâtıl, her zaman gidicidir." (İsrâ, 81)
"Allah indinde hak dîn, yalnız İslâm'dır." [Âl-i İmrân, 19]
3- Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruldu ki:
"Cennet ehli (Cennet'e girince) Cehennem ehline; "Biz Rabbimizin bize vâdettiğini (sevâbı) hak (gerçek, doğru olarak) bulduk. Siz de Rabbimizin size vâdettiğini (azâbı) hak buldunuz mu? diye seslenir. (Onlar da) evet derler." (A'râf, 44)
"Hak" kelimesinin, "gerçek, doğru" anlamıyla alâkalı olarak, "el-Akâidü'n-Nesefiyye" isimli kıymetli bir "Akâid" kitâbı da bulunan İmâm Nesefî (rahimehullah);
"Ölüm haktır, kabir haktır. Kabirde, Münker ve Nekîr denilen iki meleğin meyyite (ölüye) suâl sormaları haktır. Haşr (kabirden kalkıp Arasât meydanında hesâb vermek için toplanmak) haktır. Neşr haktır. Dünyâda yapılan amellerin, işlerin hesâbını vermek haktır. Amellerin tartılması haktır. Cehennem üzerinde bulunan ve üzerinden geçilecek Sırât denilen köprü haktır. Cennet'in müminler (inananlar) için, Cehennem'in de kâfirler için olduğu haktır" demiştir. [İnşâallah, yarın da, birer nebze, diğer mânâlar üzerinde duralım.]