Bilindiği üzere, hac mevsiminde (hac aylarında), ibâdet maksadıyla Kâbe-i muazzamayı ziyâret etmeye “Hac” denir. Hac ibâdeti, İslâmın beş şartından biridir. “Farz-ı ayn” denilen kuvvetli farzlardan olup, “Kitap”, “Sünnet” ve “İcmâ-ı Ümmet” ile sâbittir.

[Kur’ân-ı kerîmde hac konusu Bakara, 158, 189, 196-197; Âl-i İmrân, 97; Tevbe, 3, 19; Hac, 27. âyetlerde zikredilmektedir.]

Haccın Kitaptan delîli: Âl-i Imrân sûresinin 97. âyetidir. Bu âyet-i kerîmede Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Azık ve binek bakımından hac yoluna gücü yeten her Müslümânın, Beyt’i hac etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır, yanî farzdır. Kim, bu farzı tanımazsa, O bütün âlemlerden müstağnîdir (herhâlde Allah’ın hiçbir ihtiyâcı yoktur.)”

Haccın Sünnetten delîli: Abdullah İbn-i Ömer’den (radıyallahü anhümâ) rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki: “İslâm dîni beş temel üzerine binâ edilmiştir: Kelime-i şehâdet getirmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Oruç tutmak ve Hacca gitmektir.”

Diğer hadîs-i şerîflerde buyuruluyor ki:

“Ey insanlar! Allah, hac ibâdetini sizin üzerinize farz kılmıştır. Hac yapmakta acele ediniz.” [İmâm Müslim]

Bir gün Hazret-i Âişe vâlidemiz (radıyallahü anhâ), “Ey Allah’ın Resûlü! Kadınlar üzerine de cihâd var mıdır?” diye sordu. Resûlullah (aleyhisselâm) da: “Kadınlar üzerine harpsiz cihâd vardır. O da Hac ve Umre’dir” buyurdu.

Sevgili Peygamberimizin hacla alâkalı nasîhatleri/öğütleri yanında, üzerine hac farz olup da, yerine getirmekte ihmâl gösterenlere, vurdumduymazlık edenlere, çok ağır îkâzları, tehdîdleri, benzetmeleri bulunmaktadır.

“Müslümânların yapmakla mükellef oldukları işleri işlemeyenler, onlardan değildir.” [Taberânî]

“Üzerine hac farz olup da onu yerine getirmeyenler, Hıristiyân veya Yahûdî ölümüyle ölürler.” [Hazret-i Ali (radıyallahü anh) rivâyet etmiştir]

HHH

“Umre”, sözlük manâsı itibâriyle, “ziyâret” demektir. Umre ziyâretini yapan kişiye, umreciye “Mu’temir” denilir.

Kâbe-i şerîf, hac mevsiminin dışında ziyâret edilirse, bu ibâdete “Umre” adı verilir. “Umre”, “ihrâm”a girerek “tavâf” ve “sa’y” yaptıktan sonra tıraş olup ihrâmdan çıkmaktan ibârettir.

“Umre”nin fıkhî yönden tarîfi/tanımı şöyledir: “Belli bir zamana bağlı olmaksızın (Hac gibi belli bir zamana/hac aylarına bağlı olmadan) ihrâma girerek, Kâbe-i şerîfe’yi tavâf etmek, Safâ ile Merve arasında say yapmak ve tıraş olup ihrâmdan çıkmaktan ibârettir.”

Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: “Bir umre, başka bir umreye kadar yapılan hatâlara keffârettir. Makbûl bir hac ise, sâhibini Cennet’e götürür.” [İmâm Buhârî, c. II, s.198; İmâm Müslim, Hac, 437 (Hadîs No: 1349)]

Yarın inşâallah birazcık umre konusuna temâs etmek istiyoruz.