Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet itikadı ve bu yolun büyüklerinin sevgisi bir cevherdir. Allahü teâlâ bu cevheri çöplüğe koymaz. Bu nimete kavuşmuş olanların kalbleri, eğer pırlanta gibi kıymetli olmasaydı, Allahü teâlâ bu imanı onlara vermezdi.

Merhum hocamıza bir gün, başka şehirden dönen bir arkadaşımız bazı hususları arz ettikten sonra, (Efendim, orada Ali isminde yaşlı bir imam, size selam gönderdi. Sizi çok sevdiğini söyledi) der. Hocamız memnun olur, selamı alır, (Ali Efendi'yle bir akrabalığımız var mı?) diye sorar. (Hayır, efendim) derler. Bunun üzerine, (Bizi hiç gördü mü?) diye sorar. Yine, (Hayır, efendim) derler. (Onunla bir alışveriş mi yapmıştık?) diye sorar. (Hayır efendim) derler. O zaman hocamız, (O hâlde bizi niye çok seviyor?) buyurup, şöyle devam ederler:
(Bizi sevenler, kara kaşımız, kara gözümüz için sevmiyorlar. Yapılan hizmetlerden dolayı seviyorlar. O bizi değil, hizmetlerimizi seviyor, dolayısıyla Allahü teâlâyı seviyor. Bu aynı zamanda kendi kıymetini gösterir. Bu, kendi güzelliğinden ileri geliyor. O kişinin kendisi çok mübarektir. Çünkü Allahü teâlâ bu hizmeti herkese sevdirmez, kim bu hizmetleri seviyorsa, bilsin ki, onu Allahü teâlâ seviyor. Eğer Cenab-ı Hak, onu sevmeseydi, o da bu hizmetleri sevemezdi.)

Bu hizmetler çok kıymetlidir. Ama bir o kadar da zordur. Çünkü insanın yaptığı iş ne kadar kıymetliyse, karşılaşacağı ve katlanması gereken sıkıntılar da o kadar büyük olur. Bu sıkıntıyı verenlerin en birincisi, insanın kendisi yani nefsidir. İnsanın nefsi katiyen Allah demek, Onun dininden bahsetmek istemez. Hattâ dini anlatmak ve yaymak, kesinlikle nefsin en çok üzüldüğü, karşı çıktığı bir şeydir. Çünkü bu bir peygamberlik görevidir. Bütün peygamberler bunun için gönderilmiştir. Onların asıl görevi, insanları zengin etmek, tüccar yapmak değil, onlara öldükten sonra yanmamayı öğretmektir.

Ehl-i sünnet itikadında olmak ve her ne şekilde olursa olsun, bu hizmetlerde bulunmak nimeti kimde varsa, o, seçilmişlerdendir. Onun için Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Biz seçildik) buyurmuştur. Kıymetli iş, kıymetli insanlara verilir, yoldan geçene verilmez.