Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İmam-ı Rabbanî hazretleri bir gün yerden bir çöp alıp buyurur ki:
(Bu çöpe bir teveccüh etsem, bunun nasıl zikrettiğini hepiniz işitirsiniz ve zikirden nasıl vecde geldiğini görürsünüz. Bir teveccüh etsem, bu nur bulunduğu yerden Kıyamete kadar bütün dünyayı aydınlatır, Güneş söner, fakat Allahü teâlânın razı olduğu işler bunlar değildir. Onun Habibine, yani Peygamber efendimize tâbi olmaktır, onun yolundan gitmektir. Ne kazandıysam sadece tâbi olmaktan kazandım.)

İmam-ı Rabbanî hazretlerine bir gün biri gelip, (Efendim, çok ağır hastayım ölecek durumdayım. Bana bir dua edin!) der. (Hısn-ül hasîn okuyun!) buyurur. Yan odada, Hısn-ül hasîn okuyup gelir. (Okudum efendim) der. (Senin etrafında büyük bir kale görüyorum, fakat bu kalenin bazı yerleri açık, bazı tuğlalar düşmüş. Sen bunu iyi okumamışsın) buyurur. (Evet efendim, bazı yerleri silikti, oraları geçtim. Bazı yerleri de zordu, galiba yanlış okudum) der. (Öyle olur mu? Al bu yenisini, buradan oku!) buyurur. O kişi, hiç atlamadan harfleri bozmadan baştan aşağı tekrar okur ve hastalıktan kurtulur.

Bir gün biri dergâha gelirken, (Neden hep İmam-ı Rabbanî hazretleri imam oluyor? Arada bir başkası imam olsa olmaz mı?) diye kalbinden geçirir. Dergâhta İmam-ı Rabbanî hazretleri ona buyurur ki: (Biz imam olma heveslisi değiliz, ama Şâfiî mezhebinde imam arkasında da Fâtiha okumak farzdır. Hanefî’de ise tahrimen mekruhtur, harama yakındır. Biz dört mezhebin de şartlarını gözettiğimiz için, hem Hanefî'nin, hem de Şâfiî mezhebinin şartlarına uymak ve onlara aykırı bir şey yapmamak için imamlık yapıyoruz.)

Namazda da dört mezhebin şartlarına uymaya çalışırdı. Vefat ederken mübarek oğullarına buyurur ki:
(Peygamber efendimizin, tespit edebildiğim bütün sünnetlerini ifa ettim. Birini yapamadım. Vasiyet ediyorum, benden sonra o sünnet yerine getirilsin! O da şudur: Benim kızım evlenecek, bir oğlu olacak. O torunumu benim kabrime getirin, omzumun hizasına oturtun, çünkü Peygamber efendimizin, mübarek kızı hazret-i Fâtıma’dan olan torunları Hazret-i Hasan’la Hazret-i Hüseyin’i omzuna aldığı gibi, kızımdan bir torunum olup da omzuma alamadım. Bu hususta da ona benzemek istiyorum.)