Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dine hizmet ederken, insan, kapasitesini arttırmaya çalışmalı. Büyük başarılar, aynı mevcutla, aynı himmet ve gayretle, kapasiteyi biraz daha arttırmak suretiyle olur. Ama bu, iş kapasitesi değildir. Birinci kapasite ihlâsı artırmaktır. İkincisi, edebi, üçüncüsü, tevazu ve yumuşaklığı artırmaktır. Başarının sırrı, yumuşak olmak, hiç kimseye kızmamaktır. (Peki efendim) demektir. (Ben haklıyım!) diyen, kıymetsizdir. Haklı olan, doğru olan, büyüklerin kitaplarıdır. Onlara uyduğumuz ölçüde kıymet kazanırız. Onlara değil de aklımıza uyarsak kıymetimiz kalmaz.

Yapılan hizmetlere faydalı olmaya çalışmalı. Sakın (Benim işim bu, ben bu işten başka bir şeyden anlamam) dememeli. Her şey bizim işimizdir, çünkü bu, dine hizmet işidir, vakıf işidir. Allahü teâlâ, boş duranı, tembeli sevmez. Hakkını helâl ettireni, yani helâl rızkı kazananı, mesaisinden çalmayanı, fazlasını vereni sever.

Birlik ve beraberlik içinde olmalı. Kıskanç olmamalı. (Bunu ben yapayım, benim ismim çıksın, başkasının bundan haberi olmasın) dememeli. Kendini ispat etmeye uğraşmamalı. Bu hizmetlerde çalışanlar birbirini takdir edecek durumda olmadığı gibi, tenkit edecek durumda ise hiç değildir. Çünkü başarının veya başarısızlığın ölçüsü kendileri değil, o büyüklerdir.

Bir kimse çok çeşitli işler yapabilir, ama bir tanesini en iyi şekilde yapar. İşte o en iyi yapılan işi iyi seçerse, her zaman başarılı olur, fakat her şeyi yapmaya kalkarsa hiçbirinde başarılı olamaz. Allahü teâlâ herkesi bir iş için yaratmıştır.

Bu hizmetlerde iki çeşit insan çalışır: Ya işçidir veya işin sahibidir. Hizmetleri sahiplenip, işin sahibi gibi çalışmalı, başkasının işinde çalışan işçi gibi olmamalı.

Mutlaka hizmetleri tanıyan, büyükleri sevenleri tercih etmeli. (Dînüküm dînârüküm) sözündeki gibi, dini para olanlar, her zaman ihanet edebilir.

Bu hizmetlerde âmirlerin en büyük görevi, büyüklerden bahsederek, onların kitaplarını okuyarak ve okutarak itici güç elde etmektir. Yani büyüklerin yaptığı gibi yapmak, iş yaptırmaktır.

Kimseyi boş bırakmamalı, bir iş vermeli. Gerekirse, bir şeyi yıktırıp yeniden yaptırmalı. Yeter ki boş durmasın. Zira boş duran, fitne, dedikodu kaynağı olur, çalışanlarla uğraşır.