Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Merhum hocamız anlatıyor:
(Seyyid Abdülhakîm efendiye karşı bir edepsizlik yapmaktan o kadar korkardım ki, belki yanlış bakarım da, hocamın kalbi kırılır diye yüzüne bakamazdım. Bir edepsizlik yaparım da beni kovar diye, bir şey söylemeye korkardım. Onlar açıkça kovmazlar, ama “Zaten bizden alacağınızı aldınız, bundan sonra gelmeseniz de olur. Bizim de fazla söyleyecek bir şeyimiz kalmadı” demeleri, benim için ölümden yüz bin kat beterdi, en çok korktuğum şey kovulmaktı.)

Bu, Cennetten kovulmak gibidir. Çünkü o kovunca, hocası da kovmuş demektir ve bu iş silsile yoluyla Peygamber efendimize kadar gider. Onun için, bu korku olmazsa, çok kötüdür. Seyyid Taha-i Hakkârî hazretleri halifesine, (Aslanın yanındaki kedi gibi hocandan korkmazsan, istifade edemezsin) buyurmuştur. İstifadenin bir yolu da korkmaktır. Korkmamak ise felakettir. (Sen de benim gibi bir insansın, senin ne farkın var) gibi çok tehlikeli bir mukayeseye, felakete götürür. Zâhiren farkı olmadığı doğrudur. Ama yetkili olmak, irşad makamında olmak, çok önemli bir mevkidir. O zat, Allah Resulünün vârisidir. Seyyid Fehim Arvâsî hazretleri, Seyyid Abdülhakim efendinin kardeşlerine şöyle bir mektup yazar:
(Bu Abdülhakîm, eski Abdülhakîm değildir. İcazetini almıştır. Saadetiniz ve felaketiniz onun elindedir. Kardeşlik, arkadaşlık bağlarınız sizi yanıltmasın. Abdülhakîm, buraya talebe olarak gelmişti. Şimdi, bir mürşid-i kâmil olarak dönüyor. Sakın eski âdetlerinizle hareket etmeyin, artık ona kardeşiniz, akranınız gözüyle bakmayın, yoksa felakete gidersiniz. İlmin şerefini gözetmek için ona karşı çok tevazu gösteriniz!)

Bu büyüklere zâhir gözle bakan zehirlenir. İrtibat kopar, soğukluk ve laubalilik meydana gelir. Neticesinde o büyükler de edeplerinden, asla (Öyle yapma!) veya (Git!) demezler. Çünkü Peygamber efendimizin ahlâkıyla ahlaklanmışlardır. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı âyet-i kerimelerle ikaz edip, (Sakın, ya Muhammed demeyin! Onunla yüksek sesle konuşmayın!) ve (O size kalkın gidin demez, fakat yanında fazla durmayın!) buyurdu.

Velhâsıl, mürşid-i kâmilden istifade için edep lazımdır. Bu yüzden bazı mürşid-i kâmiller, kendi evlatlarını, evde edebe riayet edemez de helâk olur diye, ilim tahsili için başka hocaya gönderirlerdi.