Sual: Zikir nedir ve nasıl yapılır?
CEVAP
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Zikir, hatırlamak, anmak demektir. Hatırlamak da kalble olur. Söylemekle olmaz. Şimdi üç türlü zikir bilinmektedir:
1- Dille, söylemekle yapılan zikirdir. Söylerken, kalb birlikte hatırlamaz. Yalnız dille söylenen zikrin, kalbi temizlemekte faydası pek az olur. İbadet sevabı hâsıl olur. Aşağıdaki âyet-i kerime kalben zikretmeyenler içindir:
(Kalbleri Allahü teâlâyı zikretmeyenlere azap vardır.) [Zümer 21]

2- Yalnız kalble yapılan zikirdir. Dil söylemez. Üç ayet meali şöyledir:
(Rabbinizi, yalvararak ve gizli ve sessiz çağırınız!) [Araf 55]

(Kalbler, ancak Allahı zikretmekle itminana [sükûna, rahata] kavuşur) [Rad 28]

(Rabbini, içinden zikret!) [Araf 205]

Daha başka birçok âyet-i kerimede ve sayısız hadis-i şeriflerde ve din büyüklerinin kitaplarında bu zikir bildirilmektedir.

3- Dille kalbin birlikte yaptığı zikirdir. Allah adamları, Evliya-i kiram, yükseklere eriştikten sonra, böyle zikri yapabilirler. Kalble yapılan zikir, en önce Fahr-i âlem efendimizin hicret gecesinde, Sevr dağındaki mağarada, Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık’a diz üstüne oturtup, gözlerini kapamasını emrederek sessiz yaptırdığı zikirdir. İki âyet-i kerime meali:
(Hep sadıklarla birlikte bulunun!) [Tevbe 121]

(Rablerini isteyenlerle beraber olmağa çalış!) [Enam 52]

Bu iki ayeti kerime meali büyüklerle rabıtayı bildiriyor. Bu rabıtayı yapmak, (Allahü teâlânın sevdiklerini hatırlamak, rahmet etmesine sebep olur) hadis-i şerifine uymaktır. Bunlar gibi, başka âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler de vardır.

Mazher-i Can-ı Canan hazretleri buyuruyor ki:
Üç türlü zikir vardır:
1- Kalb karışmadan, yalnız dil ile söylemektir. Bunun faidesi yoktur.

2- Ağızla söylemeyip, yalnız kalble yapılan zikirdir. Buna, tasavvufta Zikr-i hafi denir. Bu da, yalnız Zat-ı ilahiyeyi zikirdir. Yahut sıfatlarını düşünerek yapılır. Nimetleri de düşünülürse Tefekkür denir.

3- Kalble ve dille birlikte zikirdir. Dille kendi işitecek kadar söylenirse, buna da Zikr-i hafi denir. Âyet-i kerimede emrolunan, bu zikr-i hafidir. Başkası da işitirse Zikr-i cehri denir. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, zikr-i hafinin zikr-i cehriden efdal olduğunu gösteriyor. Resulullahın hazret-i Ali’ye öğrettiği zikr-i cehri, kendi işitecek kadar olan zikirdir ki, hakikatte zikr-i hafi demektir. Zikirden önce kapıyı kapattırması da, böyle olduğunu gösteriyor. (Makamat-i Mazheriyye 11.mektup)

Zikretmek, Allahtan başka şeylerin sevgisini, onlara düşkün olmağı kalbden çıkarmak içindir. Kalbin mahlûklara bağlılığını yok etmek için en iyi ilaç zikirdir. Hadis-i şerifte, (Zikrederek, kalblerinin yükünü hafifletenlerin yolunda olun!) buyuruldu. Bunun için, “Allah’a, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, kalbin mahlûklara olan bağlantılarını kesmek, onu dünya zevklerine düşkün olmaktan kurtarmak lazımdır. Kalbi kurtarmak için de, zikirden daha faydalı bir ilaç yoktur” demişlerdir. (Tefsir-i azizi)

Allahü teâlâyı hatırlamak, Onun ismini söylemekle veya çok sevdiği bir Velisini görmekle olur; çünkü hadis-i şerifte, (Onlar görüldüğü vakit, Allah hatırlanır) buyuruldu. İsmini işitirken, söylerken, başka şey düşünülebilir. Onu hatırlamak şüpheli olur. Onu devamlı hatırlamak için, her gün binlerce söylemek lazım olur. Evliyayı severek, inanarak görünce, muhakkak hatırlanacağı müjdelendi. Görmek gözle olduğu gibi, Velinin şeklini, suretini, kalbine, hayaline getirmekle de, görmüş gibi olup, Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olur. Böyle, kalble görmeye rabıta denir ki, kalbi, Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmekten, onları düşünmekten kurtaran vasıta ve temiz kalbe, ihlâsa kavuşturan yoldur.

İmam-ı Rabbani hazretleri, 231. ve 266. mektuplarında, yüksek sesle zikrin bid’at olduğunu bildirmektedir.

Hatm-i hâcegân
Sual:
İmam-ı Rabbanî hazretlerinin hatm-i hâcegânı nasıldır?
CEVAP
Hâce, hoca; hâcegân ise hocalar demektir. Hatm, Kur'an-ı kerimi veya bir zikri baştan sonuna kadar okuyup bitirme demektir. Hatm için hatim veya hatme de deniyor. Hatm-i hâcegân, Nakşibendî yolunda okunan belli bir zikir demektir. Buna hatme-i hâcegân da diyorlar.

Her gün beş yüz kere kelime-i temcid yani (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) okumak, başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmek İmam-ı Rabbanî hazretlerinin hatm-i hâcegânıdır. Bu büyük zatın yolunda olanlar bu tesbihi okumalıdır. İmam-ı Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
Dertlerden kurtulmak ve murada kavuşmak için 500 kere (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) demeli, okumaya başlarken ve okuduktan sonra yüzer kere salevat-ı şerife okuyup dua etmelidir. (c. 2 / m. 33)

Dilek ve isteklerimizin yerine gelmesi ve sıkıntılardan kurtulmak için kelime-i temcidi 500 kere okumalıdır. Bu, İmam-ı Rabbani radıyallahü anh’ın hatm-i hâcegânıdır. (Kıymetsiz yazılar)

Dinimize, dünyamıza gelecek zararlardan kurtulmak için her gün 500 defa kelime-i temcid okumalıdır! (Tefsir-i Mazheri)

İmam-ı Rabbanî hazretleri cinden korunmak için ve korkulu zamanlarda, (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh-il-aliyyil azîm) okunmasını emrederdi. (Berekat – S. Ebediyye)

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh-il aliyyil azîm” okumak, 99 derde devadır. Bunların en hafifi sıkıntıdan kurtulmaktır.) [Hâkim, Ebu Nuaym]

Kelime-i temcid bu kadar önemli olduğu gibi salevat-ı şerife okumak da çok kıymetlidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Her gün yüz defa salevat getiren, münafıklıktan ve Cehennem ateşinden uzaklaşır ve Kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberani]

Hatm-i hâcegân okununca, hem salevat-ı şerife getirilmiş, hem de kelime-i temcid okunmuş olur.