Sual: Şirketimizde genç bir delikanlı müdür oldu. Dini açıdan ona itaat etmemiz gerekir mi?
CEVAP
Bu çok yanlış bir düşünce. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Habeşli siyah bir köle de olsa, âmirinize itaat edin!) [Buhari]

Demek ki âmir, zenci de olsa, sakat da olsa, köle de olsa, cahil de olsa, kayıtsız şartsız itaat etmek gerekiyor. İsyan etmek ise kesinlikle yasaklanıyor. Yoksa, zahiren ona gösterilen itimatsızlık ve itaatsizlik, aslında onu vekil edene yapılmış olur. Bu işi beceremedi demenin, emaneti ehline veremedi demenin başka şeklidir.

Emir edepten üstündür
Sual:
Kapıdan geçerken veya başka bir şey için, yaşça büyük olanlara, hatta arkadaşlarımıza öncelik vermek iyi değil midir?
CEVAP
Öncelik vermek elbette iyidir; fakat ısrar etmek kibirden ileri gelir. Mutlaka benim dediğim olsun demektir, hiç uygun olmaz. Hele yaşça büyük biriyse ve sen geç diyorsa, peki deyip geçmelidir. (El-emrü fevkal edeb) yani emre uymak, edebe riayetten önce gelir. Ayrıca, bize (Buyurun) diyene, (Siz buyurun) diye ısrar etmek, tevazu olmaz, emir vermek gibi olur.

Âmire itaat gerekir
Sual:
Âmirlerimizden adaletsiz ve yanlış iş yapanlar oluyor. Uğraşmamıza rağmen hakkımızı alamazsak, yanlışlıkları düzeltemezsek âmirlerimizi bir üst makama şikayet etmemizde bir mahzur olur mu?
CEVAP
Âmirlerle münakaşa edilmez. Onların yaptığı işler ulu orta tenkit edilmez. Onlara itiraz, onları tayin eden âmire itiraz olur. Bizim yanlış sandığımız şey doğru olabilir. Hakkımız sandığımız şey, hakkımız olmayabilir. Hakkımız olsa bile, hakkı kendi elimizle almaya kalkmamız anarşiye sebep olur.

Âmirlere itaat gerekir. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Elleri kesik, sakat bir köle de olsa, âmirinize itaat edin!) [Müslim]

(Sırtına vurup malını alsa da, âmirine itaat et!) [Buhari]

Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Allah’a, Peygambere ve sizden olan âmirlere itaat edin!) [Nisa 59]

Ortada ihanet gibi bir durum varsa, uygun kimselerle istişare edilip durum, usul-i dairesinde bir üst makama bildirilebilir.

Eshab-ı kiramdan Avf bin Malik el-Eşca'i hazretleri anlatır:
Mûte gazasına çıkmıştım. Sadece bir kılıcı olan Yemenli bir asker de yanımdaydı. Orada kesilen bir devenin derisinden bir kalkan yaptı.

Giderken bir Rum birliğiyle karşılaştık. Silahı da, atının eğeri de altın işlemeli bir Rum, Müslümanlara şiddetle saldırıyordu. Yemenli de bir kayanın arkasında saklanıp onu takibe başladı. Rum yaklaşınca Yemenli kılıcıyla atın ayaklarını kırıp Rum’u yere düşürdü. Hemen üstüne atılıp kılıcı ile onu öldürdü. Atını da, silahını da aldı.

Allahü teâlâ Müslümanlara zafer müyesser edince, Emirleri Halid bin Velid, Yemenlinin öldürdüğü Rum’dan kalan eşyalardan bazısını aldı. Hâlid'e, Resulullahın, (Kim savaşta birini öldürürse, öldürdüğü kimsenin bütün malları öldürene verilir) hadis-i şerifini duymadın mı, diyerek aldığı ganimetleri geri vermesini söyledim. Halid, "Evet biliyorum. Ama bu kadar ganimet ona çok" dedi. Ben de "Bunu Yemenliye geri vermezsen, durumu Resulullaha iletirim" dedim. Buna rağmen Halid ganimetleri geri vermedi.

Ben de Medine’ye gelince durumu Resulullaha anlattım. Resulullah, Halide durumu sordu, o da dediklerimi doğruladı. Resulullah, (Aldıklarının hepsini geri ver) buyurdu. Ben de, "Ya Halid, ben sana dememiş miydim, Yemenlinin hakkını sende bırakmam” diye.

Resulullah bunu duyup işin aslını sordu. Ben olduğu gibi anlattım. O zaman öfkelenip, “Ya Halid, ganimetleri verme! Siz emirlerime [kumandanlarıma] nasıl itiraz edersiniz. İşlerin temizi size, bulanığı emirleredir” buyurup beni azarladı. (Müslim, Ebu Davud)

İmam Nevevi, son cümleyi şöyle açıklıyor:
İşlerin iyi yürümesi âmirlerden sorulur, memurlardan sorulmaz. Bu hadisten anlaşılıyor ki, Emir, mücahidden aldığı ganimeti, bir başka mücahide verebilir.

Sevgi ve emir dinlemek
Emre uymak üzerine bir konuşma:

- Büyükleri sevmek ne demektir? Yani seviyorum diyen asgari ne yapması gerekir? Sevmenin ölçüsü nedir?
- Sevmenin ölçüsü söz dinlemektir. Çok söz dinleyen çok seviyor demektir. Bir kimse, Allahü teâlânın emirlerine ne kadar çok uyarsa, o kimsenin Allah’ı o derece çok sevdiği anlaşılır. Allahü teâlânın hiçbir emrini yapmadan ben Allah’ı çok seviyorum demesi yalan olur. Sevginin derecesi, itaatteki sürat ile ölçülür.

- Emre itaat nasıl olur?
- Söylenileni, bildirilen zamanda ve istenilen miktarda yapmakla olur.

- Önemli olan işin olması değil mi, erken veya geç olması, az veya çok yapılması o kadar önemli midir? İstenilenden daha iyisini yapmanın mahzuru olur mu?
- Evet, verilen emri aynen uygulamak gerekir. Fazlası da noksanı da yanlış olabilir. Bazen işin bildirilen zamanda yapılması önemlidir. Daha önce veya daha sonra yapılması mahzurlu olabilir. Bize göre daha iyi sanılan şekil, emri verene göre yanlış olabilir. Bunu da ancak emri veren bilir. Bize düşen emre aynen itaat etmektir. Daha iyisini yapmak için geciktirmek veya bazı ilaveler yapmak yanlış olur.

- Size göre söz dinlemek, iş yapmaktan önce geliyor. Önemli olan işin yapılması değil mi? Mesela (Şifa eczanesinden bir aspirin al gel) dense, ben de, daha yakın olan Hayat eczanesine gidip, daha iyisi olan İngiliz aspirininden alıp gelsem, daha iyi iş yapmış olmaz mıyım? Hem daha yakın eczaneden aldım, hem de daha kaliteli aspirinden aldım, bu takdire layık değil mi?
- Şifa eczanesinden alıp getirmen, emri verenin isteğidir. Başka eczaneden alıp gelmen senin isteğindir. Sen kendi isteğini yapmış oldun. O eczaneden almamızda bilmediğimiz bir sebep, bir hikmet olabilir. Sadece (Aspirin getir) denseydi istediğiniz eczaneden alabilirdiniz. Ama isim vererek Şifa eczanesinden al denince, sizin emre itaat için o eczaneden alıp gelmeniz lazım. O da eczane, bu da eczane ne fark eder demekle verilen emri değiştirmiş olursunuz. Şifa eczanesi demesi lüzumsuzdu diyerek emri vereni bir nevi cahillikle suçlamış oluyorsunuz.

Bu durum, yani kraldan çok kralcı kesilmek bir hastalıktır. Bu hastalıktan kurtulmak lazımdır. Bugün aspirin alma işinde olur, basit diye geçersiniz, yarın önemli bir iş olur, onda da aynı şeyi yaparsınız. İkincisi kaliteli aspirin almanız da yanlıştır. Hangi firmanın ilacı ise onu almanız gerekirdi. Daha iyisini almak daha iyi değildir.

Neticede siz bir iş yapmış olursunuz, ama yaptığınız iş olsa da, hizmet olmaz. Hizmeti seven yapar, işi ise para karşılığı herkes yapar.

- Peki, Şifa eczanesi kapalı olsaydı, başka eczaneden alsaydım bir mahzuru olur muydu?
- Evet, bu da yanlıştır. O zaman, telefonla veya bizzat giderek hemen emri verene durumu anlatıp, ne yapacağınızı tekrar sormanız lazım olurdu. Bu husus çok önemlidir, emir yerine getirilemediği zaman veya emri yerine getirirken kusur veya zarar ziyan oluyorsa, hemen emri verene dönüp, durum anlatılmalı, yeni talimatına göre hareket edilmelidir.

- Yani aklımıza değil, verilen emre uymaya çalışmalı demek istiyorsunuz öyle mi?
- Evet.

Emîr seçerken
Sual: (Üç erkek sefere çıkınca, aralarında birini emîr [başkan] seçsinler) hadis-i şerifine göre, başkan seçerken neyi ölçü almak gerekir?
CEVAP
Takvası en fazla olanı, görüşü isabetli olanı, en iyi tedbir alanı, en mürüvvetli olanı, en cömerdi, en olgunu, en şefkatlisi ve en merhametlisi, başkanlığa daha layıktır. Bunlar eşitse kur’a çekilir. Emîr seçmek sünnet, emîre itaat vacibdir.

Emîr olmanın vasıfları
Sual:
Emîr olmanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Emîr olan, kızmamalı, gücenmemeli, güler yüzlü, tatlı dilli olmalı. Sabırlı olmalı. Affedici olmalı. En çok çalışan, o olmalı. Emri altındakilerden zerre menfaati olmamalı. Kendisi yüzünden, arkadaşlarının Cehenneme gidecek fiiller işlememelerine çalışmalı. Dini konularda kendinden konuşmamalı, her konuşması, büyüklerimizin bahsettiklerinden veya kitaplarından olmalıdır.

Kraldan çok kralcı
Sual: Bir kurumun bazı yanlış işleri olsa, müdür veya patron buna göz yumsa, bizim müdahale edip bu durumun düzelmesi için müdüre baskı yapmamız uygun olur mu? Yoksa kraldan çok kralcı mı geçinmiş oluruz?
CEVAP
Evet, uygun olmaz. 30 sene kadar önce, bir arkadaş, çalışan bir personele kâğıt, kalem, bant gibi şeyler veriyor. Bakıyor, birkaç gün sonra bunlar yok oluyor. Yani o personel, bunları alıp evine götürüyor veya birilerine veriyor. Durmadan bundan malzeme istiyor. Bir gün kızıyor, (Sen çalıyorsun, sana bir tek malzeme yok) diyor. O da bu arkadaşı müdüre şikâyet ediyor, (Bana malzeme vermiyor) diyor. Müdür, arkadaşı çağırıyor. (Biz onun ne yaptığını biliyoruz. Sen karışma, nereye götürürse götürsün, sen vermeye devam et) diyor.

Eğer müdür, patron bir işi biliyorsa, onlara söylemek uygun olmaz. Bilmiyorlarsa, ortada bir hainlik varsa bir kere söylenir. Artık bundan sonra müdürün veya patronun işine karışılmaz. Israrcı olunmaz. Kraldan çok kralcı geçinmek, çok uygun bir deyim. Yöneticinin veya patronun yaptığı bize göre yanlış olsa, bizimki de, bize göre doğru olsa, yine de onların işine kesinlikle karışmamalı. Çünkü sorumluluk onlara aittir.

Emîre itaat vacibdir
Sual:
Emîr, mubah bir şeyi, mesela sigarayı yasaklasa, buna uymak gerekir mi?
CEVAP
Berika
’da, (Emîr [başkan, âmir], mubah olan bir şeyi emrederse veya yasaklarsa, buna itaat şarttır, çünkü emîrin İslamiyet’e uygun emirlerine itaat vacibdir) buyuruluyor. Buradaki vacib, farz demektir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Habeşli köle de olsa, emîrinize itaat edin!) [Buharî]

(Günahı emretmedikçe, emîre itaat vacibdir.) [Beyhekî]

Nisa sûresinin (Allah’a, Peygambere ve sizden olan emîrlere itaat edin!) mealindeki âyette bildirilen itaat, Müslüman emîrin, dine uygun emir ve yasaklarına uymaktır. (Hadika)

Habeşî [zenci] cariye olan Ümmi Eymen’in oğlu Üsame bin Zeyd, 18 yaşında iken, bir birliğe kumandan olmuştu, Babası Zeyd bin Harise de, köleydi. Hicretin 8. yılında, Mûte’de Rum ordusuyla savaşırken İslam ordusuna kumandanıydı. Hazret-i Ebu Bekir halifeyken, (Resulullah, sizi Üsame’nin emrinde savaşa göndermişti. Yine aynı emîrle savaşa hazır olun!) dedi. O zaman Üsame 22 yaşındaydı. Bazıları, (Âsiler Medine’ye gelip halifeyi öldürebilirler. Üsame’yi değiştirseniz nasıl olur?) dediler. Hazret-i Ebu Bekir, (Resulullah'ın beğendiği komutanı değiştiremem) dedi. Üsame at üzerinde, halife ve Eshab yürüyerek, Medine’den dışarı çıktılar. Halife, Eshaba veda ederken, (Birinci nasihatim, emîriniz Üsame’ye itaat etmenizdir) buyurdu. Hazret-i Üsame, Huzaa kabilesine gidip, mürtedleri öldürdü. Kırk gün sonra, zaferle Medine’ye döndü. Demek ki, emîr genç ve köle de olsa, ona itaat şarttır. Ona itaat edilmezse, onu vekil eden zata itaat edilmemiş olur. Sultan IV. Murad han, tütün içmeyi yasak edince, İsmail Hakkı Bursevî hazretleri, (Tütün içmek haramdır) demiştir. Yine o zaman yaşayan Şernblali hazretleri de, (Halife mubahları yasak edince haram olur) buyurmuştur.

Sultan, umumun faydası için bir mubahı yasak edince, dinlemek vacib olur. (Berika)

Şâfiî âlimlerinden Necmeddin-i Gazzî, (Sultan yasak edince, sigara içmek haram olur. Devam edilirse, büyük günah olur) buyuruyor. (Dürr-ül-muhtar)

Demek ki, halife veya emîr umumun faydası için sigarayı yasak edince, sigara içmek haram oluyor.