Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kulun günahı çoğalır da, onu yok edecek güzel ameli bulunmazsa, ona sıkıntılar gelir ve günahlarına kefaret olur.)

Dünyada, dertsiz, sıkıntısız insan yoktur. Dünya, mümin için huzur yeri değildir. Azap yeri de değildir. Esas huzur ve azap yeri, ahirettir. Dünya, ahiretin tarlasıdır. Yani dünya kazanç yeridir. Dünyada ne ekilirse, ahirette o biçilecektir. Her nimet, bir külfet karşılığıdır. Külfet de sıkıntısız olmaz. Dünyalıktan gelen her sıkıntı, Müslümanın kalbini dünyadan soğutur ve nefret ettirir. Hadis-i şeriflerde mealen buyuruldu ki:

(Öyle günahlar vardır ki, onları ancak geçim hususunda çekilen sıkıntılar yok eder.) [Hatib]

(Kulun günahı çoğalır da, onu yok edecek güzel ameli bulunmazsa, ona sıkıntılar gelir ve günahlarına kefaret olur.) [İ. Ahmed]
Gerek geçim sıkıntısı, gerekse başka sıkıntılar için güzelce sabretmelidir. Sabretmemek bir şeyi halletmediği gibi, kızıp sağı solu kırıp geçirmek daha büyük zararlara sebep olur. Bir müminin ayağına bir diken batsa veya evde bir bardak kırılsa, günahlarına kefaret olur. Onun için bütün sıkıntılara, üzüntülere katlanmak büyük nimet olur...
               ***

Eskiler, (Ya Rabbi, memleketimizi kaht-ü galâdan muhafaza eyle) diye dua ederdi. "Kaht" yokluk, "galâ" pahalılık demektir. Bir şeyin yokluğu, pahalılığından daha kötüdür. Şimdi böyle dualar unutuldu. Sadece şikâyetler kaldı.
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" demek, musibet ve belayı geri çevirir. Gelmiş olan bela ve musibetin kalkması için ise, istiğfar etmek lazımdır. Cenâb-ı Hak, "Tevbe ederseniz, imdadınıza yetişirim" buyuruyor. Günahlar ve belalardan korunmak için, tevbe ve istiğfar etmelidir.

Enes bin Malik "radıyallahü anh" bildirdi ki:

Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)  "Fiyatları koyan Allahü teâlâdır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız Odur. Ben Allahü teâlâdan bereket isterim" buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte ise, "Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allahü teâlâdır" buyuruldu.
Karaborsacılar, fırsatçılar tarafından [mallar saklanarak] fiyatlar yükseltilip millete zarar ve zulüm hâline geldiği zaman, belediyenin ilgililerle istişare ederek uygun bir narh, kâr haddi koyması caiz olur. (Redd-ül-muhtar)

Peygamber efendimiz, Müslümanların, şehre mal getiren köylüleri (üreticileri) karşılayıp piyasaya fiyatını gizleyerek, ucuz satın almalarını yasaklamıştır. Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. 

Esnaf, hile yapmazsa, dürüst çalışırsa kazandığı helal olur. Ne mutlu böyle esnafa...