Mevlâna Halid-i Bağdâdi (rahmetullahi aleyh) hazretleri; Delhi'den ayrılıp da “büyük bir veli” olarak Bağdat'a döndüğünde şehrin ileri gelenleri, büyük bir ilgiyle karşıladılar bu zatı.
Herkes sevinçliydi.
Sanki bayram gibi...
Bir yıl önce Bağdat’tan ayrılıp da Hindistan yolculuğuna çıkarken “Efendim, Hindistan yolu tehlikelerle doludur, karanlık ve zulmetlidir, ne olur gitmeyin!” diye dil döküp yalvarmışlardı.
Ama şimdi çok sevinçliydiler.
Kavuşmuşlardı hocalarına.
Hak âşıkları ona koşuyordu.
Onu gören âşık oluyordu.
Zira “ilim ve feyizler” onun kalbinden başka kalplere akıyordu.
Ama bir şey daha vardı.
Fesatçılar…
Meselâ “Hâlet Efendi” diye bir fesatçı vardı ki koştu hemen Halifeye.
Huzuruna çıktı.
Bir şeyler anlattı.
Hem de bire bin katarak...
Sonra da “Sultanım! Bu zat devletimiz için çok tehlikelidir. O, burada oldukça saltanatınız her an yıkılabilir. Zira onbinlerce adamı var. Ortadan kaldırılmazsa devletiniz için büyük tehlikedir” dedi.
Padişah, Mahmud Han’dı.
Onu sonuna kadar dinledi.
Ama hiç itibar etmedi.
Hatta onu azarlayıp “Din adamından devlete zarar gelmez!” diyerek kovdu huzurundan... Halid-i Bağdâdi hazretleri bunu işitince sevinip “hayır dua” etti padişaha.