Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri bir gün evinin önünde oturuyordu ki bir kişi, hanımı ve bir çocuğuyla birlikte geldi bu büyük zatın yanına.
Edeple yaklaştı.
“Selâmün aleyküm!”
“Aleyküm selâm!”
O çocuğu göstererek;
“Hocam! Bu çocuğumuz dilsizdir, bir duanızı almaya geldik” dedi.
Efendi hazretleri, çocuğa şefkatle baktı ve “Mâşallah, çok da sevimli” buyurdu.
Babası üzüntüyle;
“Evet, ama konuşamıyor” dedi.
“Hiç mi konuşmuyor?”
“Maalesef efendim. Bugüne kadar bir kelime bile konuşmadı.”
Abdülhakim Efendi, çocuğun başını şefkatle okşayıp sordu:
“Senin adın ne bakayım?”
“Ahmed.”
“Kaç yaşındasın?”
“On yaşındayım.”
“Kardeşin var mı?”
“Yok efendim.”
Anne baba, hayretle birbirlerine bakıştılar! Şoka girmişlerdi sevinçten. Evet… Çocuk konuşuyordu... Büyük veli, döndü onlara:
“Niçin çocuğa iftira ediyorsunuz?”
“Estağfirullah hocam.”
“Az önce konuşmuyor demediniz mi? Ne güzel konuşuyor işte.”
Evet… Çocuğun dili açılmıştı.
Ve “bülbül gibi” konuşuyordu.
Anne baba, “sevinç gözyaşlarıyla” döndüler evlerine. Allah’a şükrederek...