Alaaddin Arabi Efendi, Osmanlı Devleti şeyhülislâmlarındandır. 1495 senesinde İstanbul'da vefat etti.
Bir grup talebesi, hac için yola çıktılar bir gün. Lâkin birinin hayvanı çok zayıf ve çelimsizdi. Nitekim bir müddet sonra yorulup yattı yere.
Arkadaşları gördü.
Ve sordular buna:
“Hayrola, neyi var bu hayvanın?”
“Bilmiyorum, yürümüyor. Ama siz beklemeyin, ben size yetişirim” dedi.
Onlar devam etti yola.
O talebe, uzunca bir zaman bekledi hayvanın başında.
Ama nafile...
Hayvancağızın kalkacağı yoktu.
Vakit de epey ilerledi.
Çölün ortasında “tek başına” kalakalmıştı. Delikanlı kafileye yetişemeyeceğim diye telâşlanıp açtı ellerini.
Ve gözyaşlarıyla:
“Yâ Rabbî, Hocamın hürmetine bana yardım et” diye yalvardı.
O anda “hocası” belirdi önünde.
Onu görünce şaşırdı.
Bir o kadar da sevindi.
Ve sarılıp öptü ellerini.
Mübarek zat, kaldırdı hayvanı yerden.
Sırtını sıvazladı.
Ve talebeye dönüp:
“Haydi evlât! Bin de yetiş kafileye” buyurdu.
Sonra kayboldu gözden...
Hayvan “küheylân” kesilmişti âdeta.
Birkaç adımda yetişti kafileye.
Hatta geçti onları!..