O, bu ümmetin Peygamberi!
Şam yönüne gitmekte olan kervandakiler, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin üzerinde, O’nu gölgeleyen bir bulutun ve kuşun (kuş şeklinde iki meleğin) O’nunla birlikte, sefer bitinceye kadar hareket ettiğini gördüler.
Yolda yürüyemeyecek derecede yorulup kervandan geri kalan iki devenin ayaklarını eliyle sığamasından sonra, develerin birden sür’atlenmesi gibi nice hallerini görünce, O’nu son derece sevip, şanının çok yüce olacağını anladılar.
Busra denilen yere vardıklarında, yine oradaki manastırın yakınında konaklamışlardı. Gördüğü birçok alametlerden, O’nun son peygamber olacağını anlayıp söyleyen rahip Bahira ölmüş, yerine Nastura adında bir başkası geçmişti.
Manastırın yakınına gelip konan Kureyş kervanını seyreden rahip Nastura, yakınında bulunan bir kuru ağacın altına birinin oturduğunu ve o anda yeşerdiğini görünce, Meysere’ye; “Şu ağacın altındaki zat kimdir?” diye sordu. Meysere; “Bu Kureyş kabilesinin Harem halkından bir zattır” dedi. Rahip; “Şimdiye kadar bu ağacın altına peygamberden başkası oturmamıştır” dedi.
Diğer alametleri de gördükten sonra, “Bu, İncil’de bildirilen son peygamber olacaktır. Ne olaydı ben O’nun peygamberlikle emrolunduğu zamana ulaşsaydım” dedi...
Efendimiz, Busra pazarında Hadice Hatun’un mallarını satarken de, bir Yahudi; “Lat ve uzza”adındaki putlara yemin et de inanayım” deyince, “Ben o putlar adına asla yemin etmem! Onların yanından geçerken yüzümü başka tarafa çeviririm” buyurdu.
O’ndaki diğer alametleri de gören Yahudi; “Söz, senin sözündür. Vallahi bu zat peygamber olacak bir kimsedir” dedi ve; “Alimlerimiz kitaplarda bunun vasfını bulmuşlardır” diyerek hayranlığını dile getirdi.
Meysere, Resulullah efendimizde gördüğü ve hakkında duyduğu her şeyi zihnine nakşediyor ve O’na olan hayranlığı git gide artıyordu. Meysere’nin kalbinde, Âlemlerin efendisine karşı büyük bir muhabbet hasıl olmuştu. Artık O’na zevkle ve hürmetle hizmet ediyor, en küçük bir işaretini büyük bir aşkla yerine getiriyordu.
Götürülen mallar satılmış, Peygamber efendimizin bereketiyle her zamankinden kat kat fazla kâr edilmişti. Kervan dönüşe geçti. Merr-uz-zahran mevkiine geldikleri zaman Meysere, sevgili Peygamberimize, Mekke’ye müjde haberi götürmesini teklif etti. Efendimiz de kabul buyurarak kervandan ayrılıp Mekke’ye doğru devesini sür’atlendirdi. Hadice validemizin konağına geldi ve durumu anlattı. Verdiği müjde ile onu çok sevindirdi.
Bir müddet sonra da kervan Mekke’ye girdi. Meysere, hazret-i Hadice validemize, yolculuk esnasındaki fevkaladelikleri tek tek anlattı. Peygamber efendimizi dili döndüğü kadar medh etti. Hazret-i Hadice, bunları biliyordu, fakat bu sözler onun yakinini arttırdı. Meysere’ye, “Bu gördüklerini kimseye söyleme!” diyerek tenbih etti.
Hadice validemiz, olup bitenleri Varaka’ya anlattı. O; “Ey Hadice, bu anlattıklarından, O’nun, bu ümmetin peygamberi olacağı anlaşılıyor” dedi.
Peygamber efendimiz 12 yaşında iken amcası Ebu Talib ile ticaret için Busra’ya kadar, 17 yaşında iken amcası Zübeyr ile Yemen’e, 20 yaşında Şam’a ve 25 yaşında da hazret-i Hadice’nin mallarını satmak üzere yine Şam’a olmak üzere tam dört defa seyahate çıktı. Bu seyahatlerinden başka hiçbir yere seyahat yapmadı.