Kıymet bilmek

Kıymet bilmek

Suda yaşayan balık suyun kıymetini bilmez, sudan çıkarılınca suya kavuşmak için çırpınıp durur. İnsanlar da böyledir. Mevcut nimetlerin...

Amr Bin Âs

Amr Bin Âs

Meşhûr Arab dâhîlerinden. Önceleri kabîlesine uyarak, İslâm aleyhinde çalışan Amr bin Âs, sonra yaptıklarına pişman olarak...

Allah nasıl misafir edilir?

Allah nasıl misafir edilir?

Musa Aleyhisselâmın ümmeti: - Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde...

Biz çok bahtiyarız

Biz çok bahtiyarız

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bu yolda bulunan, patavatsız, edepsiz, pervasız da olsa azizdir ve makbuldür) buyuruyor....

Allahü teâlâya şükür

Allahü teâlâya şükür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: İman nurdur ve müminlerde bu nur parlar. Bizler bu nuru görmesek de, melekler görüyorlar. Nasıl ki, geceleyin...

Allah tevbe edeni affeder

Allah tevbe edeni affeder

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Her gaflet ve hatanın kefareti vardır. Müminlerin günahlarının kefareti, tevbe istiğfardır. Kur’an-ı kerimde mealen,...

Neticeyi sebepten bilmek

Neticeyi sebepten bilmek

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Mülkü de, kuvveti de veren Allahü teâlâdır. İnsan, zerresini kendi şahsından, kendi kabiliyetinden veya...

Kahve ikramı

Kahve ikramı

Osmanlı saray ve konak haremlerinde misafirlere bir törenle kahve ikram edilirdi. Önce gümüş tatlı takımı ile tatlı (reçel) sunulurdu. Ardından...

Mirac aklın bittiği, imanın başladığı yerdir

Mirac aklın bittiği, imanın başladığı yerdir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bir iş, ne kadar sıkıntı içinde olmuşsa, o kadar uzun ömürlü olur. Peygamber efendimiz, (En çok sıkıntıyı ben...

Nur’un temiz alından temiz alna geçmesi

Nur’un temiz alından temiz alna geçmesi

Âdem aleyhisselamın alnına nakşedilen bu nur alnında parlamaya başladı. Âdem aleyhisselamdan itibaren temiz babalardan ve temiz analardan geçerek, Peygamber efendimize...

Bakışı ibret, sözü hikmet olan

Bakışı ibret, sözü hikmet olan

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kâinat ince bir hesap üzere yaratılmıştır. Yani Allahü teâlânın her işinde hikmetler vardır. Her emrinde...

Helâl rızık ve dine hiz…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Dine yapılan...

Annenin hizmete ihtiyac…

İki kardeş vardı. Yatalak annelerine bir...

İhlâs olmazsa

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allahü teâlâ...

Beş büyük imtihan

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Kıyamet günü...

Fatih’in ilme verdiği k…

Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Camii...

Übeyy Bin Kâ'b

Kırâati ile meşhûr sahâbî. Sevgili Peygamberimiz sordular: -...

Kainatin Efendisi

Nur’un yaratılması

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın...

Dünya karanlığa gömül…

Fahr-i kâinat efendimiz doğmadan önce...

O’nun şanı yücedir!

Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, sekiz yaşına...

Eshab-ı kiram

Zeyd Bin Desinne

Darağacından Resulullaha selam gönderen sahabî. Uhud...

Ukayl Bin Ebi Tâlib

Hazret-i Ali'nin abisi. Hazret-i Ukayl Peygamberimizin...

Zeyneb Binti Cahş

Peygamberimizin hanımlarından. Hazret-i Zeyneb validemiz, Peygamberimizin...

Hikmetli Sözler

Kaptanın işine karışılmaz

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Eğer...

Makam, mevki arzusu

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Peygamber...

Yol levhası olup, büyükle…

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ehl-i...

Hint-Türk imparatorluğunun büyük hükümdarlarından Ekber Şah, bütün eyalet valilerinin önünde "Din-i İlahi" diye bir şey kurduğunu resmen ilan etti.

İslamın vartalı dönemleri-6-

Hicretten bin yıl geçtikten sonra, İslam coğrafyasının Moğol istilası ile yıkılıp yakıldığı, binlerce âlimin kılıçtan geçirildiği ve yazılan on binlerce kitabın yok edildiği karanlık bir devir başlamıştı. Türkistan’da Semerkant, Buhara ve daha sonra Bağdat civarı ve hatta Anadolu toprakları da bundan nasibini almıştı. Hindukuş Dağlarının berisindeki bütün İslam ülkeleri tarihte eşine rastlanmadık biçimde yıkıma uğratmıştı. Bu istilâdan kurtulabilen birkaç şanslı ülkeden birisi de Hindistan'dı. Fakat Allah tarafından bağışlanan bu huzur ve asayiş, insanları azdırdı. Yönetici sınıfı ile zenginler zevk ve sefahate düştü, haram yollardan para kazanma ve harama harcama normal hâle geldi, zulüm ve zorbalık hâkim oldu, Allah'tan gaflet ve dinden uzaklaşma tırmandı. Bütün bu yanlışlıklar, Hint-Türk imparatorluğunun büyük hükümdarlarından biri olan Ekber Şah (öl. 1014/1605) zamanında zirveye ulaştı. Ekber Şah, ülke topraklarını adım adım genişleterek, Hindistan'ı tek bir merkezi idare altında toplamayı başaran ilk hükümdardır. O, savaşçı ve ıslahatçı bir hükümdardı. Vergi konulması ve tahsili, idari teşkilat ve ordu sistemi gibi konularda çok önemli yenilikler getirmiştir.

Bütün bunların yanında Ekber Şah'ın gerçekleştirdiği olumsuz icraatları da olmuştu. Bunların en büyüğü ve en kötüsü yeni bir din kurmaya kalkışması idi. Zamanında, Peygamber Efendimizin miracı ve diğer mucizeleri tartışılıyor, mübarek şahsiyetine, hanımlarına, savaş ve akınlarına tenkitler yöneltiliyor, O'nun Ahmed ve Muhammed gibi güzel isimleri ile öteki Müslüman isimleri başka isimlerle değiştiriliyordu. Namaz, oruç, hac ve diğer ibadetlerle alay edilmeye başlanmıştı. Zaten Peygamber Efendimiz, bu bozulmanın başlayacağı kesime işaret eden hadis-i şeriflerinde “İnsanlar arasında iki grup vardır ki, onlar düzgün olurlarsa, halk da düzgün olur, onlar bozulurlarsa halk da bozulur: Âlimler ve yöneticiler” buyurmuştu ve ne yazık ki, âlimlerden başlayan bozulma yöneticilere doğru yol bulmaktaydı.

Ekber Şah, 12 Rebiülevvel 987 (9 Mayıs 1579)'te düzenlenen bir mevlid merasimi münasebetiyle Fetihpur Sikri Ulu Camii'nde minbere çıkarak, Feyzi en-Nagori tarafından kaleme alınan ve kendisini ilahi mertebeye yücelten manzum bir hutbe okudu. Bu olaydan sonra Şeyh Mübarek en-Nagori, Ekber Şah'ı "sultanü'l-İslâm, emirü'l-mü'minin, zıllullahi ale'l-âlemin" olarak tanıtan ve onu dini ve dünyevi meselelerde tartışılmaz otorite olarak kabul eden bir belge düzenledi, ileri gelen yanlış yollara sapan âlimler de bu belgeyi imzaladılar (Eylül 1579)

Ve nihayet 1582 yılında Ekber Şah, bütün eyalet valilerinin önünde "Din-i İlahi" diye bir şey kurduğunu resmen ilan etti. Yeni dini şöyle savunuyorlardı: "Hak, doğruluk gibi evrensel gerçekler yalnız ve sadece bir dinde bulunmaz. Bunlar her din ve millette bulunur. O hâlde her dinde hak ve gerçek olan ne varsa alınmalı, bunlardan, hepsini bir araya toplayan tek bir din meydana getirilmeli, bütün insanlar da ona çağrılmalıdır. Böylece milletler ve dinler arası anlaşmazlıklar son bulacaktır. İşte insanları bir araya toplayacak olan Dîn-i İlâhî budur."

İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Ekber Şâh’ın hükûmeti zamanında, Müslümanların başına gelen bu sıkıntıları ve felâketleri, Müslümanlara yapılan zulüm ve işkenceyi (Mektûbât)’ında uzun bildirmektedir.